Başörtüsü gibi kültürel tartışmalar siyasetin öznesi olmayı sürdürüyor. Yazık. Hâlâ toplumsal uzlaşmaya varamadık mı? Ya ekonomi? Ya yoksulluk? Ya pahalılık? Çare olamayanların gündeminde daima kültürel konular var. Geleceğe projektör/ışık tutmak zorundayız. Israrla yazacağım:

Avrupa’da “aşırı sağ” tarih sahnesine tekrar çıkışı hangi sebep sonuç ilişkisiyle oldu? Ne oldu da Avrupa halkları kurtuluşu “aşırı sağda” aramak zorunda kaldı?

Yanıtı somut tarihi bir olay üzerinden anlatmaya çalışayım:

John M. Keynes (1883-1946) adını duymuşsunuzdur:

İngiliz iktisatçı. A. Smith ve K. Marks’tan sonra dünyada en çok bilinen ekonomist. İkisinin de yolundan yürümedi; iktisat biliminde “orta yol” buldu: Karma ekonomi. Krize giren-durgunlaşan ekonominin kendiliğinden eski haline gelmesinin imkânsız olduğunu belirterek piyasaya “devlet müdahalesini” savundu.

Keynes, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz Hazine Bakanlığı’nda görev yaptı. Savaştan sonra toplanan Paris Barış Konferansı müzakerelerine bu bakanlığın temsilcisi olarak katıldı. Almanya’dan istenilen 40 milyar dolarlık savaş tazminatının gerçek dışı olması gibi ağır şartları gerçekçi bulmayıp, savaşı kazanan ülkelerin intikamcı ve boyun eğdirici ruhla hareket ettiğini belirtti. Bu ağır şartların ileride ağır sonuçları olacağını belirtti.

Dedi ki:

-İngiltere ve Fransa yöneticileri hatalı tutum içerisindedir. Kaleme aldıkları antlaşma, savaş sebebiyle büyük ölçüde yıkılmış olan Avrupa devletlerinin ekonomilerini tamir etmek yerine daha çok bozacaktır...

-Almanya’nın verimli topraklarına ve başta kömür olmak üzere madenlerine el konulması Almanların gelecek endişesini artıracak ve bu rejim sorununa neden olacaktır. Vs...

Keynes savaş öncesindeki geçim kaynaklarını kaybeden Avrupa halklarının akıbetinin düşünülmesi gerektiğini savundu. Ancak:

Keynes’in fikirleri İtilaf Devletleri temsilcileri arasında çok az destek bulabildi. O da 7 Haziran 1919 tarihinde görevinden istifa etti...

Düşüncelerini, Ekim 1919’da Londra’da “The Economic Consequences of the Peace” başlığıyla yayınladı. (O dönem Malta’da sürgünde olan Ali Fethi Okyar kitabı çevirdi ve Milli Mücadele’ye katılmak için geldiği Ankara’da, “Versay Sulhunun Netâyic-i İktisadiyesi” adı altında yayınladı. Atatürk’ün Keynesyen/karma ekonomiyi hayata geçirdiğini anımsatırım.)

İtilaf güçleri Almanların savaş tazminatını 1936 yılına kadar ödenecek şekilde taksitlendirdi. Bu süreçte ne oldu? Faşistler/ Naziler iktidara geldi ve Versay Antlaşması’nı yırtıp attılar.

Bugüne gelirsem:

Aynı Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları gibi günümüzde de neoliberalizm, arkasında enkaz bırakarak çöküyor. Merkez sağ ve sol partiler bu gaddar sistemin uygulayıcısı oldukları için iktidar alternatifi olmaktan hızla çıkıyor. Boşluğu “aşırı sağ” dolduruyor. Neoliberalizmin ağır ekonomik yükünü sırtında hisseden kitleler sorunu mültecilerde görüp kurtuluşun “aşırı sağ” ile mümkün olacağını sanıyor. Oysa. Neoliberalizm, mültecileri hedefe koyarak biraz nefes alıp çöküşünü uzatmaya çalışıyor...

Alman zenginlerinin dün faşizme destek vermesi gibi bugün Avrupa büyük sermayesi “aşırı sağı” kendine kalkan yapıyor...

Toparlarsam:

Keynes’in dönemin kazanan İtilaf ülkelerinin bakış açısını etkilemesi nasıl mümkün olmamışsa, bugün de partileri “neoliberal virüsten” kurtarmak mümkün gözükmüyor. Baksanıza gündemde hâlâ başörtüsü var... Neoliberalizm “ürünü” başörtüsü veya etnisite gibi kültürel meseleler dışında siyasetin gündemine ekonomi çözüm programı getirmiyorlar!