Türkiye’de yaşı 65’i bulan kuşakta anaokuluna gitme şansı yakalayan nadir çocuklardandı. İstanbul Yüksek Ticaret Okulu’nu bitirip okullarda uzun yıllar ders verdiği için kendisini, ‘yedek öğretmen’ diye tanımlayan muhasebeci Hesna Önel ve aynı üniversite mezunu esnaf Mahir Erkut’un ilk evladı olarak 1957’de Bakırköy’de doğdu. İskele Caddesi 73 numaralı apartmanda mutlu bir çocuk olarak büyüdü. Komşu çocuklarının evlat gibi görülüp koruyup kollandığı yıllardı. Komşuları Fikret Ağabeyi’nin bisikletinin selesinde 5 yaşında çıktığı okul yolu İstanbul Erkek Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği, ABD’deki Florida Üniversitesi’nde doktora derken üç kıtada 60. yılına girdi.

KÜRSÜNÜN ARKASI

Amerika’dan Tayland’a 35 yıl üniversitelerde ders verip 17 yıl önce bavulunda, ‘3M Teaching Fellowship’ gibi dünyanın alkışladığı çok önemli 5 ödülle Türkiye’ye döndü. Uluslararası hakemli 50’den fazla dergide makaleleri yayınlandı. Endüstriyel projeler ve eğitim kurumları yönetti. Özyeğin Üniversitesi’nin kurucu rektörü olduğunda, 15 yıl önce davet ettiğinde tanıştık. Yüksek bir sinerjiyle sahneye koştu. Işıklar söndü, barkovizyon açıldı. Kulağında kulaklık, boynunda fular, elinde kırmızı ışıklı kalemi, kahkahaları, dur durak bilmeyen baş döndürücü hareketliliği... O tarihte uçuk kaçık gelebilecek fikirleri, kürsünün arkasına saklamadığı cesur analizleri, sistemle açık açık yüzleşmeleri ile sistemi olduğu gibi içselleştiren rektörlere, akademisyenlere hiç benzemiyordu.

ÇIPLAK GERÇEKLER

Türkiye’nin, teknoloji çağını yakalayan bir eğitim vermeyi başarıp başaramaması halinde 2050’li, 2100’lü yıllarda başına gelecek olası halleri, bilimsel perspektifle sıraladı. Afrika’da 2.5 milyon yıl önce ortaya çıkan ilk insansı türler Homo Erectus ve Homo Sapiens’in atalarından aldığı eğitim tarihine, dijital teknoloji çağına hızla entegre ederek, hiç yaşamayacağı yüzyıllar için Türk Eğitim Sistemi’nin kurtuluş reçetesini anlattı. “Evrimi veya devrimi ancak hep beraber hareket edersek, hep beraber sorumluluk duyarsak başarabiliriz” diyerek, çıplak gerçeklerle yüzleştirerek, Türkiye’nin çağı yakalayan eğitim sistemiyle kalkınması için herkesi sorumluluk almaya davet etti. Kim mi? Şimdilerde, MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı olan Prof. Dr. Erhan Erkut...

MUTSUZ ÇOCUKLAR

“Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” sözünü çok anlamlı bulduğum Platon’un bir dersinde öğrenci olmak çoğu insana ütopik gelebilecek, ortak bir hayalimiz olduğunu, “Eğitim Çaresiz, Çare Sizsiniz” adlı kitabında okuduğumda, yalnız olmadığımı hissettim. Çocukların keşif duygularının bu sistemde köreltildiğini savunan Prof. Erkut, “Tüm dünyada, özellikle Türkiye’de eğitim sistemi iflas etti. Çocuklar çok mutsuz” diye çığlık atıyor. Okulların dini, siyasi, ideolojik telkin yuvalarına dönüşüp, çocukların beyinlerini formatlama alanı gibi görülmesine tepki gösterip, bu çağda çocukları dünde kalmış bir sisteme emanet etmenin getireceği felaketlerin artık görülmesini istiyor.

HAPİSHANE OKUL

Öğretmenlerin dönüp dönüp aynı şeyleri anlattığı, öğrencilerin deftere ödev geçirip, ezberleyip, aklında kalanları sınavda hatırlamaya çalıştığı sistemi, ‘fabrika modeli okul’ diye tanımlayan Erkut, “Bireyin cezayla yola sokulduğu, zoraki katılım, otoriter yapı, sorgulayanın başının derde girdiği, yaratıcılık istenmeyen, inisiyatif verilmeyen, güçlünün zayıfı ezdiği, içerdekilerin dışarı çıkmaması için etrafı duvarlarla çevrili” diye çerçeve çizdiği hapishaneler ile okullar arasındaki benzerliğe dikkat çekiyor. “Öyleyse hayatta en değerli varlıklarımızı çocuklarımızı 12 yıllığına niye hapsediyoruz?” diye soruyor. Gerçekten de teknolojinin ışık hızıyla çocukları bilgiye ulaştırdığı bu çağda, Türk eğitim sistemi öğrenmede değişim hızını yakalama değil yakalamama için direnç gösteriyor.

KULAK VERİLMELİ

Eğitim sistemindeki geri kalmışlığı eleştirmekle kalmayan Prof. Dr. Erhan Erkut, 21.Yüzyıl Yetkinlikleri Farkındalık Programı (YetGen)’i kurdu. Binlerce liseli, üniversiteliye eğitim verdi, veriyor. “Okullar, çocuklarımızın geleceğini esir alıyor” diyen Erkut’un çağı aşan çağrılarına Eğitim Bakanlığı ve YÖK, pür dikkat kulak vermelidir. Dünya artık okul öncesinden üniversiteye, yapay zekayla değişim ve alternatif eğitim modelleri arayışına girdi. Türkiye’de hâlâ cinsiyetçi, mezhepçi, dindar, kindar, düşünmeyen, sorgulamayan, ötekileştiren bir eğitim sistemi var. Siyasete biat eden eğitim yöneticileri, gerçekler karşısında susup koltuk mahkumu çaresizler olmayı seçti. Çocuğunuzun beynini, ‘Sınav, müfredat, din’ üçgenine sıkıştırıp, esir alan hapishane okullardan kurtarmak için anne babalar artık çare sizsiniz!