Türkiye’de eğitimden ekonomiye ‘Bu kadar da olmaz’ dedirten toplumsal ve ahlaki çöküşün temel taşları 12 Eylül İhtilali’nde döşendi. Akademik ve demokratik özgürlükler, postal ve panzerlerle ezildi. Düşünen, sorgulayan gençlik istenmedi. 41 yıl önce çıkarılan kanunla kurulan YÖK, akademik özgürlük merkezi olması gereken üniversitelerin başına vasi tayin edildi. Vesayet nedir? Zayıf, güçsüzün malı, hakkı ve hukukunun devlet adına yasalarla korunup kollanması. Kolluk kuvvetlerinden, devlete derken AKP iktidarında vesayet merkezi değişti. Vesayet, bir siyasi partiye geçince AKP atadığı rektörlerin vasisi oldu. Atanmış rektörler, yükseköğretimin siyaset karşısında zayıf, korumasız ve zavallı halinin belgesidir.

ELVERİŞLİ KULLANIŞLI

YÖK’ü denetleyen Devlet Denetleme Kurulu raporuna, “Cumhurbaşkanlığı yüce katınca tevdi edilen görev” diyerek, müsaade ile başlıyor. 12 Eylül ürünü olduğu için YÖK’ü merkeziyetçi olmakla eleştiren muhakkikler, “YÖK, devlet adına neredeyse tek denetleyici düzenleyici kurum haline gelmişti” diyor. Sonra, kendilerini atayan siyasi makama bağlılık bildirip, resmi raporu bitiriyor. “İktidar olunca YÖK’ü kaldıracağız” diyenlerin, “İktidar olunca YÖK’ü kaldıracağız, demedim” gelgitleri sorgulanmıyor. Siyasiler kabahatsiz diyemeyiz. Kabahatin büyüğü, üniversiteler siyasete elverişli kullanışlı arka bahçe yapılırken, susmayı seçen akademisyenlerin!

SORGUSUZ SUALSİZ

YÖK’ün üniversite denetleme raporlarında, her şey güllük gülistanlık! Sayıştay’ın üniversitelerdeki mali yolsuzluklarla ilgili yargıya intikal talepli raporları bile YÖK’ü harekete geçirmeye yetmiyor. Siyasetin isteğiyle atanan kayyum rektörlerin yaptığı yapacağı 3-5 milyoncuk (!) mali kayıplar, YÖK’ün derin sessizliğiyle örtülüyor. AKP’de bir veya birkaç dönem vekillik yapmış ‘profesör’ unvanlı 30’un üzerinde atanmış rektör halen görev yapıyor. Milletvekili aday adayları, vekil kardeşleri, karıları, kocaları, oğulları, kızları da koltuk kapışmasında geri kalmıyor. Rektörlük koltuğu için son 20 yılda en genel geçer liyakat ölçeği, iktidara sorgusuz sualsiz biat etmek oldu.

KOLTUKTA HÜLLE

Rektörleri, zaten saray atıyor. Akademik ve idari alt kadro koltuklara atama için hülle dönemi başladı. Nasıl mı? Yüksek lisans veya doktorasını yurt dışında yapanı 1416 sayılı yasayla YÖK üniversitelere doğrudan atayabilir. Profesör ve doçentlerin atanması için, ‘fakülte yönetim kurulu’ onayı gerekiyor. Şimdi, bu liyakat testinden atanacak profesör veya doçentleri kurtarmak için önce akademik unvanları askıya alınacak. Sonra, yurt dışından gelmiş doktor veya yardımcı doçent gibi gösterilip, atanacaklar. Koltuğa oturunca, tekrar profesör kadrosuna alınıp, maaşları artırılacak. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki profesörler, yeni verilen 120 kişilik kadro için kayyum rektörün hülle yapmayı planladığını bildirdi.

BİR BİLENE BAKIN

AKP yıllardır atamalarda ‘tedviren’ yani ‘atayacak kimsecikler yok’ gibi kendi çizdiği bir çaresizliğin arkasına saklanıyor. Türkiye’de bir akademisyen Nobel Ödülü alsa bile, Siyasal İslamcılarla eğer aynı yolun yolcusu değilse akademide kürsü açılmıyor. Hazine’den eğitime 2022’de aktarılan 274 milyar liralık bütçenin 57.7 milyarı 129 devlet üniversitesine gönderildi. İşte bu milyarları yöneten 129 rektörün tek ortak özelliği AKP’ye koşulsuz bağlı olmaları. Bu kadrolaşma kaçınılmaz olarak alt kadrolara da indi. Dokuz Eylül İlahiyat’ın Dekanı Osman Bilen kendi kendisini 21 koltuğa atadı. İlahiyatçı Bilen, dinden veterinerliğe her şeyi bilen değilse de koltukta oturmak için siyaseten yapması gerekeni bilendi.

BAĞLILIK BİLDİRİN

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde sıkıntı ilahiyatla sınırlı mı? Hayır. 14 yıl AKP Genel Başkan Yardımcılığı, 4 dönem AKP milletvekilliği yaptıktan sonra 4 yıl önce rektörlüğe atanan Prof. Dr. Nükhet Hotar dönemiyle ilgili çok sayıda TBMM’ye soru önergesi verilip, savcılıklara suç duyurusu yapıldı. Danıştay’a davalar açıldı. 2022’de 1 milyar 254 milyon lira bütçe verilen üniversitede, Sayıştay raporuna göre mali usulsüzlük var. Akademisyenler 1.5 ay önce YÖK’e, “Üniversitede yerinde denetim yapılıp, soruşturma açılsın” diye resmen başvursa da gelen giden yok. Stratejik Planı’ndan ‘sevgi’ ve ‘hoşgörü’ çıkarılıp yerine ‘maneviyat’ ve ‘millilik’ eklendi. 2022 tarihli 543 sayfalık Dokuz Eylül Üniversitesi İdare Faaliyet Raporu yani resmi raporda, beyefendi ve hanımefendiye bağlılık da bildirildi. Rektörün görevi temmuzda doluyor. Yeniden atanır mı? Hotar’ın atanmaması haksızlık (!) Siyaset vesayetindeki yükseköğretimden, akademik özerklik ve bilimsel özgürlük beklenemez.