Çarlık Rusya’sının  21 Mayıs 1864’te, topraklarını işgal edip, Çerkez halkını stratejik açıdan önemli gördüğü Kafkasya’dan sürgüne göndermesinin üzerinden  157 yıl geçti.

Her toplumun tarihinde acılar ve başarılar iç içedir.

Tarih ve toplum bilincine sahip halklar, bu dönüm noktalarını asla unutmazlar.

Örneğin Kafkas Savaşları, Çerkezleri yok olma sınırına getirmişti...

★★★

Kendisi de bir Çerkez olan ünlü beyin cerrahı, hocaların hocası Prof. Dr. Cengiz Kuday, yaptığımız söyleşide, büyük Kafkasya sürgününü ve sonrasında Çerkezlerin yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Kafkas Savaşları, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan 1829 Edirne Antlaşması sonucu şiddetlenmişti.

Edirne Antlaşması ile Adige toprağı ve Çerkezya, Rusya’ya verilmişti. Bu uygulama hukuk yönünden yanlıştı. Çünkü Çerkezler, Osmanlı devletine bağlı değillerdi. Ancak 1830 yılında, Çar’ın orduları, günümüzde Rusya’nın Ukrayna’ya girişine benzer şekilde topraklarımıza girip, kanımızı akıtmaya başladılar. Ulusumuz bu acımasız düşmana karşı kahramanca direndi. Korkusuz kahramanlarımız yüzyılı aşan bir süre bu işgale direndiler, savaştılar, öldüler...

★★★

Bugün neredeyse tüm Batı, Rusya’nın işgali karşısında Ukrayna’nın yanında yer alıyor. Oysa bizim yaklaşık 150 yıl önce yaşadıklarımız, binlercemizin bulundukları yerlerde, yollarda ve gittikleri topraklarda hayatını kaybetmiş olmaları ve büyük Kafkasya sürgünü hatırlanmak bile istenilmiyor. Çarlık ordusunda subay olan ünlü Rus yazar Lev Tolstoy, son romanı ‘Hacı Murat’ da, bu vahşeti tüyler ürperten sahnelerle anlatır. Örneğin der ki “Rus askerinin gecenin kara örtüsü altında gerçekleştirdiği vahşet, o kadar dehşet vericiydi ki, hiçbir rapor görevlisi bunları aktarmaya cesaret edemezdi.”

★★★

21 Mayıs 1864 tehcirinde 2 milyona yakın Kafkasyalı doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kaldı. Binlercesi yollarda öldü, binlercesi de Osmanlı topraklarında açlık ve hastalıktan hayatlarını kaybetti. Karadeniz’in dalgalarına dayanamayan bazı tekneler battı. Çocuklar, hasta ve zayıf yolcular, acımasız gemi sahipleri tarafından denize atıldı.

★★★

Kendilerini Osmanlı topraklarına atabilen Çerkez halkı ülkenin değişik yerlerine iskan edildi. Varna ve çevresine iskan edilenlerin Plevne savaşındaki kahramanlıklarını çok kimse bilmez, ya da bilmek istemez.

Rus arşivleriyle desteklenen birçok araştırma Doğu ve Batı Bulgaristan’da bulunan Çerkez asker sayısının 15 bin civarında olduğunu, Osman Paşa’nın Plevne Savaşı’nda ordusundaki Çerkez süvarilerini Rusların Kazak süvarilerine karşı kullandığını anlatır.

Tarihçi Şamir- Hatko-nun 2007’de yayınlanan 224 sahifelik kitabına göre; Tuna cephesindeki Çerkezlerin sayısı 20 bindir.

★★★

Halen 107 yaşında ve aklı başında olan annemden hem kendisinin anılarını, hem de annesinin ona anlattıklarını dinleme şansım oldu. Böylece İstiklal Savaşımızda Çerkezlerin sergiledikleri kahramanlıkları birinci ağızdan öğrendim.

93 Harbi denen Türk-Rus savaşında Çerkez süvariler atlarını ve silahlarını kendileri tedarik edip askeri idarenin mali yükünü büyük ölçüde hafifliyordu. Ancak farklı olarak Çerkes süvarilerine o zamanın en modern silahları olan Winchester tüfekleri verilmişti. Böylece düşmanın ağızdan dolma tüfekleri karşısında büyük fark yaratıyorlardı.

Çerkez (Adige) Korzek Paşa’nın kumandası altında kurulan Çerkez Süvari Kolordusu, Balkan Savaşı’nda kahramanca çarpışarak  Silistre ve Plevne önlerinde Ruslara direndiler.

Annem Suvla (Çanakkale) cephesinde şehit düşen babasını hiç görmemiş.

Nenem 7 kardeşinin 5’ini Çanakkale’de, 2’sini Yemen’de şehit vermiş.

Babam 1945 hava şehididir, ben de onu hiç göremedim...


★★★



Çerkezlerin durumu, bugün sığınmacı olarak ülkemize dağılarak şehit kanıyla sulanmış topraklarımızı bir nevi istila eden Suriyeli, Iraklı ve Afganistanlılardan çok farklıdır. Sığınmacılar, ülkeleri için savaşmaktan kaçıp, çocukları eşleri ve yakınları ile ülkemizin her yanına dağıldılar. Oysa bizler, yani Çerkezler, bu aziz vatan için çalışıp uğrunda seve seve ölen asli vatandaşlarız.

Bazıların bu farklılığının farkında olmalarını bekleriz...”