Yıl 2011...

Star Televizyonunun yerlerde sürünen reytingi onun haberleri sunmasıyla birlikte füze gibi yükselmiş, Aydın Doğan’ın deyimiyle “Ölüyü diriltmişti!..”

Ama neylersiniz ki, baskılara dayanamayan patronu televizyonu satmış, bu büyük başarı, onun işsiz kalmasını önleyememişti!..

Artık işsizdi, ayrıca ambargoluydu. Daha önce kendisine parlak transfer teklifleri yapan medya yöneticileri ondan vebalıymış gibi kaçıyor, telefonuna çıkmaya bile korkuyorlardı...

★★★

Bu cadı avı atmosferinde Sky 360 Televizyonunda çalışan meslektaşı Korcan Karar, büyük risk alarak programına davet etti.

O günlerde FETÖ yargısı, gazetecileri peş peşe tutukluyordu. Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’dan sonra sıranın ona geldiği yazılıp çiziliyordu.

★★★

Program, Korcan Karar’ın “Gazetecilerin tutuklanmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuyla başladı.

-Gazetecilerin yargılandığı davaların duruşmalarını takip ediyorum. Onların uğradığı haksızlıkları görüyorum. Tahliye olanlara elbette seviniyorum ama buruk bir sevinç bu. Aylar, hatta yıllar boyunca gazeteci arkadaşlarımızın eşleri, küçücük çocukları travmalar yaşadılar ve bunlar ömür boyu sürecek.

(...) Gazetecileri terör örgütü bağlantısıyla zindana kapatmanın çağdaş hukuk anlayışı ve vicdanla bağdaşır bir tarafı olmadığını görüyorum.

Arkadaşlarımız içeride çaresiz, cevap veremez durumdayken, onları yargısız infazla linç etmeye yönelen ve bunu yaparken vicdanları asla titremeyenler, meslektaşlarımızı çok üzdüler. Bunları yapanlar zindana atılan gazetecilerin üzerine gaddarca beton döktüler ve mazoşistçe zevk aldılar. O betonlar aslında mesleğimizin ilkeleri ve namusu üzerine döküldü. Bu kişiler yıllar sonra görecekler ki aslında kendi üzerlerine dökmüşler o betonu!..

★★★

“Önümüzdeki günlerde tutuklanacak gazeteciler listesinde sizin de adınız var. Ne düşünüyorsunuz?”

-Bugüne kadar yaptığım tüm haberlerin altına yine tereddütsüz imzamı atarım.

“Bugün de?..”

-Evet, bugün de atarım. Vicdanen o kadar rahatım ki duvara yatak resmi yapar, karşısına geçer, mışıl mışıl uyurum.

“Herkes dinleniyor mu, herkes izleniyor mu, herkes kasetleniyor mu?..”

-Böyle bir korku atmosferi ve paranoya yaratıldı. Sokakta elimizi sıkan vatandaşlar “Acaba dinleniyor muyuz? Acaba takip ediliyor muyuz? Acaba şu anda bu düşüncelerimiz kayda geçiyor mu?” diye soruyor. Sokaktaki insanlar masumane bir şekilde elimizi sıkarken bile endişelenip bu soruları yöneltiyorsa, geldiğimiz nokta ortada demektir. Neler olduğunu hepimiz görüyoruz. Atılan iftiralar nedeniyle intihar edenler var.

Kişisel olarak benim saçımın teline dinleme cihazı koysalar korkacak bir şeyim yok. Yarım asırlık gazetecilik çalışmalarım boyunca tüm iktidarlar bize çok çok kızdı. Çünkü biz güce tapınmadık, gücün önünde eğilip bükülmedik. Biz sadece halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet için yarıştık. Bu nedenle hışma uğramaktan gurur duyuyorum.

“Korkmuyorsunuz değil mi?..”

-Neden korkacağım Korcan? Bir kez daha söyleyeyim; yaptığım işlerle gurur duyuyorum. Asıl korkması gerekenler, bize bu iftiraları atanlar.

“Kızgın mısınız?..”

-Ben haberleri yaparken hiçbir zaman ideolojik açıdan bakmadım, hep objektif olmaya çalıştım. Zira gazetecinin duygularının esiri olmaması gerektiğine inanırım. Kinci de değilim. Bize iftira yağdıranlar yarın mağdur duruma düşerlerse ben onların mağduriyetini de savunurum. Öyle bir haldeyiz ki; yağcılık yapmıyorsanız, dalkavukluk yapmıyorsanız, objektif duruyorsanız düşmansınız!.. Bu çok haksız bir değerlendirme. Biz düşman değil, gazeteciyiz!.. (Olağanüstü Bir Hayat-Uğur Dündar. Yazan; Gökmen Ulu)

★★★

Bu söyleşiden birkaç ay sonra SÖZCÜ gazetesi Uğur Dündar’a kucak açtı.

Dündar, 10 yıldır SÖZCÜ’deki köşesinden düşüncelerini okurlarıyla özgürce paylaşıyor.

Kaderin cilvesine bakın ki, başarılı televizyon habercisi Korcan Karar 2014 yılından bu yana işsiz!