Mayıs 1998...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in verdiği izinle, ARENA kameraları Dolmabahçe Sarayı’na giriyor.

O tarihte Milli Saraylar Dairesi Başkanı olan Prof. Dr. Erol Eti önde, dürüst ve gayretli bir bürokrat olan yeni Saray Müdürü Savaş Savcı ve biz arkada, bodrum katına inerek Türkiye’yi ayağa kaldıracak görüntüleri kaydetmeye başlıyoruz.

Çürümeye terkedilmiş binlerce tarihi objeyi görüntüleyip Saray’ı neredeyse çökme noktasına getiren ihmalleri tespit ettikten sonra, Büyük Önderimiz Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu 71 numaralı odaya çıkıyoruz...

★★★

Ama o da ne?

Ata’nın yatağının üzerinde yarı açık, içi çinko kaplı ve talaş dolu bir tabut duruyor. Prof. Eti’ye “Bu tabutun burada ne işi var?” diye soruyorum. “Bilmiyorum, araştırırız!..” diyor. Odanın her yanı, özellikle Ata’nın tedavisinde kullanılan ilaçlar, Fransa’da üretilmiş enginar özlü şuruplar, karaciğer takviyeleri, karnından su alınmasında kullanılan şırıngalar, enjektörler ve tansiyon ölçüm aletlerinin bulunduğu camlı dolap, bir karış toz içinde. Belli ki odaya uzun süredir girilmemiş. Saray’ın diğer bölümleri gibi, kaderiyle baş başa bırakılmış.

Böylece korkunç bir skandalla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.

★★★

Sonrasını biliyorsunuz.

Kamuoyunun büyük tepkisi üzerine Saray’da müthiş bir restorasyon hamlesi başlatılıyor.

Çürümeye terkedilmiş, tarihin tanığı 10 bin obje tek tek elden geçirilip onarılıyor ve Bülent Arınç’ın Meclis Başkanlığı döneminde oluşturulan depo müzede teşhir ediliyor.

★★★

Ne zaman Dolmabahçe Sarayı’nın önünden geçsem, gözümün önüne o içler acısı görüntüler gelir ve ağlamaklı olurum.

Bugün, biz Fenerbahçeliler, Başkanımız Ali Koç’un önderliğinde, Kadıköy’den kalkacak bir gemi ile, Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gidip, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve  vatanı düşman işgalinden kurtararak Cumhuriyetimizi kurduğu silah arkadaşlarını minnetle, rahmetle anacağız.

★★★

Ne mutlu biz Fenerbahçelilere ki; Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal’in 3 Mayıs 1918’de kulübümüzü ziyaret ederek anı defterimize “Fenerbahçe’yi takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle övünüyorum” diye yazarken, daha o tarihte onun zihinsel hazırlığını yaptığı Türk mucizesinin feneriydik.

★★★

Ne mutlu biz Fenerbahçelilere ki; dünya tarihinin kaydını tutan tüm sayfaların önünde saygıyla eğildiği en büyük dehanın; muzaffer komutan, eşsiz devrimci Mustafa kemal Atatürk’ün daha 19 Mayıs 1919’da aklına koyduğu; bağımsızlığın, medeniyetin, eşitliğin, bilimin ve aklın anahtarı olan Cumhuriyetin hem neferi, hem de feneriyiz.

★★★

Ne mutlu biz Fenerbahçelilere ki; dün kayıkhanemizden Anadolu’ya, Kuvayı Milliye güçlerine silah sevkiyatı yaparken Cumhuriyete giden o meşakkatli yolun feneriydik.

★★★

Ne mutlu biz Fenerbahçelilere ki; Milli Mücadele’ye moral olması için, işgal kuvvetlerinin karma takımını eze eze yenip, devasa General Harington kupasını müzemize taşıdığımızda Cumhuriyete giden o kutlu yolun feneriydik.

★★★

Ne mutlu biz Fenerbahçelilere ki; FETÖ’nün 3 Temmuz kumpasında da Cumhuriyetin feneriydik.

Ve bu nedenle kumpasın hedefiydik.

★★★

Atatürk ve silah arkadaşlarının aziz hatıraları önünde minnetle eğildiğimiz bu 10 Kasım’da bir kez daha haykırıyoruz:

Cumhuriyete tuttuğumuz fenerin ışığı hiç sönmeyecek, enerjisi hiç tükenmeyecek.

İlelebet Cumhuriyetin feneri olacağız...

Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.

Yaşasın Cumhuriyetimizin feneri, Fenerbahçemiz!..

Yaşasın Atatürk’ün izinden giden diğer kulüplerimiz...