"Sevgili yavrumuz,

Bu diploma sana bilgi dünyasından verilmiş bir arsadır.

Üstüne yarınki fikir yapısını sen kuracaksın.

Onun mühendisi de, mimarı da, kalfası, hatta rençperi de sensin.

Çatısını fazilet ve seciyenle (karakterinle) ört.

Ömrünün yolu sarp da olsa yılma.

Okuduğun yuva bu toprağa değerli tohumlar atmış, zengin ürünler almıştır.

Yükseldikçe onlara rastlayacak, sevgi ile karşılanacaksın.

Arkandan gelenlere de sen, başarı ufuklarını göster.

Hakka tap, keyfe uyma.

Doğruluk mabedin, şeref kıblen olsun.

İnsan yüreğinin en şanlı süsü, yurt ve millet sevgisidir.

Bu sevgi yalnız süs değil, kilit ve kılıçtır da...

Küçük duygulara gönül kapılarını kapar, zulmün silahını parçalar.

Bunu kuşandığın gün, seni yenecek bir kuvvet kalmayacağına inan.

Öğrenmeye, iyiliğe susayışın dinmesin.

Yeryüzünde ihtirasın ancak bu türlüsü güzel ve büyüktür.

Başarılarınla yetiştiğin yuvanın gururu ol ki; bizim de hakkımız sana helal olsun...

İstanbul Erkek Lisesi Ailesi”

★★★

Tekrar tekrar okuduğum bu belge İstanbul Erkek Lisesi’nin 1960-61 yılı mezunlarına diplomalarıyla birlikte verilmiş. Metni, doktorasını Sorbonne Üniversitesi’nde yapan okulun Felsefe Öğretmeni Doç. Dr. Nurettin Topçu hazırlamış.

★★★

Okudukça zihnimi şu sorular kurcalamaya başladı:

Acaba ahlakı öne çıkaran bir fikri yapıya ve sağcı
dünya görüşüne sahip olan Nurettin Topçu yaşamış ve günümüzde aynı görevi yapmış olsa, yine bu metni kaleme alır mıydı?


Haydi aldı diyelim.

Belgeyi okuyan öğrenci ve velilerin yorumları nasıl olurdu?

Bu kez sormak benden, cevap sizden...