Hiç unutmuyorum, 2014 yılının soğuk ama güneşli bir Mart sabahı, Dr. Turhan Çömez’le, Londra yakınlarındaki Basildon’da buluşmuştuk.

6 yıldır İngiltere’de yaşıyordu. İngilizcesini ilerletmiş, sınavlara girerek doktorluk yapma hakkını  yeniden elde etmişti. Basildon Üniversitesi Hastanesi’nde genel cerrahi uzmanı olarak çalışıyordu.

Uğur Dündar, Dr. Turhan Çömez’le görev yaptığı Basildon Üniversitesi’nde görüşmüştü.


Ergenekon kumpasında başına gelmedik kalmamıştı.

“Yolsuzlukla mücadele etmek isteyince hükümeti yıkmaya teşebbüsle suçlandım” diyordu.

Oysa AKP‘nin kuruluş sürecinde Genel Başkan Tayyip Erdoğan’a, bir yıl kadar Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapacak kadar yakındı. Balıkesir’den milletvekili seçilmişti..

Toplumsal sorunlara ilgisi, aktif ve haksızlıklara karşı çıkan kişiliği nedeniyle kısa sürede yıldızı parlayan milletvekillerinden biri olmuştu.

Ancak her şey, 5 milyon dolarlık bir rüşveti önce dönemin Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’e, sonra da Başbakan Tayyip Erdoğan’a iletmesiyle değişmeye başlamıştı.

O günleri Basildon”daki söyleşimizde şöyle anlatıyordu:

 

★★★

TURHAN ÇÖMEZ: (T.Ç.): “Ben milletvekiliyken bir işadamı geldi. Bir hastanenin sahibi olduğunu, yabancı yatırımcılarla Ankara’da büyük bir hastane kurmak istediklerini söyledi. O dönemde de AKP bir yasa çıkarmıştı. Belli bir sayıdan fazla işçi çalıştırmayı taahhüt eden veya belli bir rakamın üzerinde yabancı sermayeyi Türkiye’ye getirmeyi taahhüt eden kişilere seçebilecekleri Hazine arazilerini, Hazine bedeli üzerinden vermeyi taahhüt eden bir yasa... Çok da güzel bir yasaydı bu. Teşvik eden bir yasaydı. Söz konusu yatırımcı, bu yasaya da güvenerek arazi bulmuş ve Maliye Bakanlığı‘na müracaat etmiş.

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Tamamen yasal girişim...

(T.Ç.): Tabii, tabii... Maliye Bakanlığı kendisine uzunca bir süre karşılık vermemiş. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Maliye Bakanlığı‘ndan bir telefon almış. “Beyefendi dosyanız şu anda elimizde, inceliyoruz. Bir talebiniz var. Bu konuyu, Sayın Bakan’ın oğlu ve temsilcileriyle falanca yerdeki otelde şu odada görüşür müsünüz?..”

(U.D.): Yani Bakan Unakıtan‘ın oğlu mu?..

(T.Ç.): Evet!.. İşadamı kalkmış gitmiş. Çaresiz, çözüm arıyor. Kendisine denilmiş ki “Bize 5 milyon dolar para verirsen bu iş çözülür biz işini hemen hallederiz!” İşadamı çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamış.

(U.D.): Bu teklif Sayın Bakan’ın oğlu tarafından mı yapılıyor?

(T.Ç.): Oğlu ve temsilcileri tarafından... İşadamı bunu bana anlattı. Ben de gerek mesleğimden, gerek kişisel özelliğimden kaynaklanan disiplinle Sayın Bakan‘a telefon ederek “Böyle bir durum varmış ne diyorsunuz?” demek yerine, işadamına dedim ki “Bunları bana ayrıntılı bir şekilde lütfen yaz ve altına imzanı at!..”

(U.D.): Peki neye güvenerek yapıyorsunuz bu girişimi?... Sayın Başbakan’ın Meclis grubunda yaptığı bir konuşma var. Örneğin “Yolsuzlukların damarına girdik, dolayısıyla bir yolsuzluk ihbarı aldığınızda bize bildirin ki bunun üzerine kararlılıkla gidelim” şeklinde... Mealen böyle hatırlıyorum...

(T.Ç.): Sayın Başbakan partinin yolsuzlukla mücadele ettiğini, yolsuzlukların partinin kapısından giremeyeceğini, çok ciddi adımlar atıldığını hep söylerdi. Hatta bu olaydan hemen önceki grup konuşmasında, “Biz, bütün yolsuzluklara damardan girdik” şeklinde bir ifadesi oldu. Tabii o zamanlar ben çok samimi duygular taşıyordum.

(U.D.): İnanıyordunuz gerçekten damardan girdiklerine...

(T.Ç.): Tabii ki... Yolsuzluk ve ahlaksızlığın bazı bakanların damarına girdiğine, ruhuna işlediğine maalesef inanmıyordum. Bilmiyordum da... İşadamı bütün detayları yazdı. Ben mektubu o dönem Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Sayın Abdullah Gül’e bizzat verdim.

(UD): Elden?..

(T.Ç.): Evet... Sayın Gül “Ben ilgileneceğim” dedi. Belli ki mektubu sayın Unakıtan’a teslim etmiş. Ertesi gün sabah 8’de telefonum çaldı. İşadamı, “Efendim, Sayın Bakan cep telefonumdan aradı, derhal beni bakanlığa bekliyor. Ne yapayım” dedi. Panik haldeydi. Ben de “Elbette gideceksin. Konuşursun Sayın Bakan’la, ‘Evet ben
böyle bir şey yaptım. İşlerim çözülmeyince olayı Çömez’e aksettirdim. Çözüm istiyorum deyip medenice konuş”
dedim. O da gitti. Daha sonra yine çok derin bir hayal kırıklığıyla bana geldi. Sayın Bakan şunu söylemiş, “Benim arkamda Sayın Başbakan var. Onun bilgisi olmadan bir şey yapabilir miyim? Neden beni Çömez’e şikayet ettin? Bundan sonra işini çöz de göreyim” tarzında!..

(U.D.): Ben kimseye bir isnatta bulunmak istemiyorum.

(T.Ç.): Ben de bulunmak istemiyorum. Bu nedenle hepsini yeniden yaz dedim. İşadamı, Sayın Bakan’ın kendisine neler söylediğini, nasıl bir süreç yaşadığını yazdı ve imzaladı. Bu sefer aldım bu mektubu Başbakan’a götürdüm. Arkasından hiçbir adım atılmadı. İktidar partisi içinde tek başınıza mücadele ediyorsanız yapacağınız şeyler sınırlıdır.

(U.D.): Peki derin bir hayal kırıklığı yaşadınız mı?

(T.Ç.): Tabii ki... Siz milletin oylarına talip olurken, dürüstlükten, ahlaktan, namustan bahsedeceksiniz, “Dicle’nin kenarında kuzuyu kurt kapsa bundan Ömer sorumludur” diyeceksiniz, “Yolsuzluk bizim kapımızdan giremez” diyeceksiniz ve ondan sonra bakacaksınız etrafınızdaki insanlar iliklerine kadar yolsuzluğa bulaşmış. Size samimi olarak şunu söyleyeyim, ben milletvekiliyken her gece derin bir hayal kırıklığı, üzüntü ve endişe içerisinde başımı yastığa koyuyordum. Çünkü milletin sorumluluğu vardı. Ama burada her gece başımı huzur içerisinde yastığa koyuyorum ve Allah’a hamdediyorum. Ben doğru olanı yaptım.”

★★★

Söyleşi, gazetem SÖZCÜ ile Halk TV’de yayımlandı.ve büyük ses getirdi.

★★★

Dr. Çömez Ergenekon kumpası sürecinde çok büyük acılar yaşadı.

Evi Fetö’cü polislerce sabahın kör karanlığında basılıp, ailesine ve hasta evladına travmalar yaşatıldı.

Kendisi de İngiltere’de bir süre cezaevinde kaldı. Ancak hukuk mücadelesini kazanarak orada oturma ve mesleğini icra etme hakkına ulaştı. Hatta bu ülkedeki her yabancı için bir rüya olan ödüller aldı.

★★★

Ergenekon kumpası çöküp yargıda aklanınca “Benim burada rahatım iyi, güzel de para kazanıyorum, başıma yeni dertler açmayayım” demek yerine, aşkıyla yanıp tutuştuğu vatanına dönerek yeniden yolsuzluklarla mücadele etmeye başladı.

Örneğin Sedat Peker’in gündeme getirdiği AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, ağabeyi Ali Fuat Taşkesenlioğlu
ve boşandığı eşi Prof.Ünsal Ban’
ın adlarının karıştığı yolsuzluk iddialarının peşine düştü.

★★★

Adeta bir soruşturmacı gazeteci gibi çalışarak, televizyon programlarında anlattığı, söyleşilerde dile getirdiği dudak uçuklatan belgelere ulaştı.

Acılarına yakından tanıklık etmiş bir gazeteci olarak Dr. Çömez”e toplumca bir teşekkür borcumuz olduğuna inanıyor ve artık onu ödüllendirme zamanının geldiğini düşünüyorum.