Yaz sıcağının kenti kavurduğu bir temmuz günü, değerli arkadaşım, Türk Tiyatrosu’nun ulu çınarı Müjdat Gezen’in, yeni İstanbul Havalimanı yakınlarındaki yazlığına gittim.

Akşama doğru güneş Karadeniz’e doğru devrilince, hafif bir esinti başladı.

Çığlık çığlığa kaçışan kuşlar, sanki serin bir yaz gecesinin geldiğini haber veriyorlardı.

Kuşlara baktığımı gören Müjdat, “Burası İstanbul merkezinden 4-5 derece daha soğuktur. Örneğin şu anda Kadıköy’de sıcaklık 32 derece, burada ise 28. Bazı akşamlar kaloriferleri yakıyoruz!..” dedi.

★★★

Almanya”nın bizi kıskanmasına sebep olan İstanbul Havalimanı’nda piste doğru ilerleyen uçakların tipide kara saplanıp, yolcuların -personelin olağanüstü gayretleriyle- 8-9 saat sonra kurtarıldıklarını duyduğumda, Müjdatlar’ın yaz bahçesindeki sohbetimizi hatırladım.

Temmuzda bile kalorifer yaktıklarını söyleyince, “Kim bilir kış ayları nasıl soğuk ve fırtınalı geçiyordur?” diye sormuştum. Müjdat da, “Hiç sorma, Kefken Adası’nın açıkları fırtınalarda batan teknelerle dolu” demişti.

Peki, saygın bilim insanlarının tüm uyarılarına ve eleştirilerine karşın yeni havalimanı niçin oraya yapıldı?

Anlatayım:

★★★

Yıl 2005…

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı KadirTopbaş’ın girişimiyle, 11 üniversiteden 123’ü profesör olmak üzere 300 bilim insanı bir araya geliyor.

Böylece İstanbul’un imar anayasasını hazırlayacak Metropolitan Planlama Merkezi (İMP) kuruluyor.

Genel Koordinatörlüğü’nü Prof. Dr. Hüseyin Kaptan’ın yaptığı merkezdeki bilim insanları aylarca uğraşıp, kentin ayrıntılı “Çevre Düzeni ve Ulaşım Master Planı”nı hazırlıyor.

600 kişinin çalıştığı merkezin faaliyetleri için yaklaşık 200 milyon lira harcanıyor!

★★★

Planda İstanbul’un kuzey yönünde büyümesi halinde ormanlarla su havzalarının mahvolacağı, 3. köprünün yapılmasıyla da nüfusun 25 milyona çıkacağı ve kentin yaşanmaz hale geleceği belirtiliyor.

Örnek olarak 2. köprü ve TEM Otoyolu’nun çevresinde yeşil alanları yutan, su havzalarını yok eden vahşi yapılaşmaların oluşturduğu siyah kuşak gösteriliyor.

“3. köprü ve otoyolu yaparsanız, Kuzey Ormanları da yeşil olmaktan çıkar, tıpkı TEM gibi kapkara olur” deniliyor.

Prof. Hüseyin Kaptan ve arkadaşları ayrıca Ataköy sahillerinin satılmasına, burada rant amaçlı gökdelenlerin dikilmesine, Dubai kulelerine ve tarihi yarımadada açılması düşünülen 7 tünele de karşı çıkıyorlar.

Aksi halde tarihi yarımadanın büyük zarar göreceğini söyleyerek, ulaşım sorununu çözmenin ancak toplu taşımacılık sistemini geliştirmekle mümkün olacağını ifade ediyorlar.

★★★
3. havalimanı için de Silivri yakınlarında uygun bir yer belirliyorlar.

Büyük emek ve masraflarla hazırlanan “İstanbul Çevre Düzeni ve Ulaşım Master Planı” 2006’da tamamlanıyor. Plan Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alkışlarla ve oy birliğiyle kabul ediliyor.

Bu arada hiç beklenmedik bazı bürokratik engellemeler başlıyor ve konu yargıya gidiyor.

Yargıdan onay çıkana kadar TEM çevresine yaklaşık 1.5 milyonluk yeni bir nüfus yerleşiyor!

Süreçte dönemin Başbakanı Erdoğan da karşı safta yer alıyor.

Sevgi, saygı ve rahmetle andığımız değerli bilim insanı merhum Prof. Hüseyin Kaptan istifa etmek zorunda kalıyor. Böylece İstanbul’un kurtuluşunu sağlayacak plan, çöpe atılıyor!..

★★★

Megapol doğu-batı ekseni yerine, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, “O yöne doğru ilerlersek ormanlar mahvolur, cinayet işlenir!” dediği kuzeye doğru genişliyor.

Kar fırtınasında kargo bölümünün çatısı devrilen yeni İstanbul Havalimanı da, 10 milyar Euro’yu aşan maliyetle aynı bölgede inşa ediliyor.

★★★

Halbuki bırakın yıllar boyu meteorolojik veri toplamayı, Müjdat Gezen’e sorsalardı; “Buraya havalimanı yapmak mı, sakın ha!..” cevabını alırlardı!..