Mazhar Osman, adı Türkiye’nin en ulaşılmaz yerlerine kadar yayılmış ve uluslararası alanda da tanınmış, devrimci bir tıp bilginiydi.​ Yüzlerce yılın klasikleşmiş köhne tedavi yöntemlerini kökünden yıkmış, ruh ve sinir hastalıklarının tedavisinde çağdaş yöntemleri uygulayarak tarihe geçmişti. “Deli” ve “tımarhane” kavramlarının yerine “akıl hastası” ve “akıl hastanesi” tanımlamalarını getirerek hastaların aşağılanmalarının önüne set çekmişti. Öylesine ünlenmişti ki topraklarımızda ‘Lokman Hekim’den bile daha çok tanınır duruma gelmişti...​ Kısaca “Mazhar Osman” olarak ünlenen Mazhar Osman Usman, tıp alanındaki reformları ve atılımları nedeniyle, kendisini çekemeyenler tarafından “Pek sağlam akıllı değildir” diye dedikodu konusu yapılmasına karşın umursamazlığını sürdürmesini bilmiştir.​ Bir gün çok yakın bir arkadaşının kendisine “Yahu hoca, bazı kimseler senin için ‘delidir’ diyorlar...” demesi üzerine kendisine özgü orantısız espri gücü ile verdiği şu yanıt çok ünlüdür;​ “Onların benim için ‘deli’ demeleri hiçbir şey ifade etmez dostum. Yeter ki ben onlar için ‘delidir’ demeyeyim!..”​

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde toplama kamplarını andıran görüntüler vardı.


★★★

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin Başhekimi Ordinasryüs Profesör Doktor Mazhar Osman’ın bu esprisinde önemli bir gerçek gizliydi.​ Zira Mazhar Osman’ın ‘’delidir’’ dediği bir insanın akıllı olduğunu ispatlaması mümkün değildi...​ Deli-dolu davranışları olanlara “Seni ancak Mazhar Osman paklar” veya “Mazhar Osman’ın gözü kör olsun seni görmediği için” denilmesi ve onlardan “Mazhar Osmanlık” diye söz edilmesi, bir dönemin en yaygın deyişleri arasındaydı.​

★★★

Esprileri yıllardan beri dillerde dolaşmakta olan Mazhar Osman’ın çok tanınan bir öğrencisi hakkındaki şu sözleri de pek ünlüdür;​ O, aklına koyduğunu yapar. Ancak yaptığı ile de yetinmez. ‘Mebus olacağım’ der, hakikaten olur. Sonra ‘Bakan olacağım’ der, bakarsınız olmuştur. Bu sefer ‘Başbakan olacağım’ diye tutturur, ona da erişir, Reisicumhur olmak ister sonra, bir bakarsınız ki; olmuştur!​ Bununla da yetinmez, “Peygamber olmak” hevesine kapılır.​.​ Fakat yine tatmin olmaz; bu sefer de haşa “Allah olmak” ister. Ve işte o zaman alıp bana getirirler kendisini...’’

★★★

İzmirli yiğit gazeteci dostum Okan Yüksel böyle anlatıyor merhum Mazhar Osman’ı...

★★★

Onun ölümünden sonraki yıllarda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi giderek modern bir sağlık kurumu olmaktan çıktı ve adeta Nazi toplama kamplarını andıran bir yere dönüştü.

Yatırılan hastaların çoğunun arayıp soranı olmadığı için bakımsızlıktan genç yaşta ölüyor ve cesetleri tıp fakültelerine kadavra olarak gönderiliyordu. Sözde tedavi görenlerin çoğu da demir parmaklıklı koğuşlarda çırılçıplak dolaşıyor, bunun nedeni sorulduğunda da yetkililerce “Üzerlerinde giysi tutmuyorlar ki” cevabı veriliyordu. Koşullar dayanılmayacak derecede kötüydü. Doktorların günlerce uğramadığı bazı koğuşlarda aynı ranzada iki üç kişinin yattığı oluyor, kimi kadın hastalar görevlilerle anlaşan simsarlar tarafından geceleri alınıp, Şirinevler”deki batakhanelerde fuhuş yaptırılıyordu. İtiraz edenler  E-5 karayolundan geçen TIR’ların altına atılıyor, olay gazetelerde “Hastaneden kaçan akıl hastasını TIR ezdi” denilerek haber oluyordu.

Hastane, insanlık suçlarıyla dopdolu utanç verici bu görünümden merhum Sağlık Bakanı Dr. Yıldırım Aktuna’nın başhekim olması ve bizim de toplumu “toplama kampı” gerçeğiyle yüzleştirdiğimiz haberlerimizin yayınlanmasıyla kurtuldu.

Ve tekrar Balkanlarla Ortadoğu’nun en modern tedavi merkezlerinden biri oldu.

Bu vesileyle hem Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Usman’ı, hem de Dr. Yıldırım Aktuna’yı minnet ve rahmetle anıyor, polis şefliği sırasında Şirinevler’deki fuhuş bataklığını kurutan efsanevi İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’a uzun, sağlıklı ömürler diliyorum.