Askeri Tarih Profesörü, Yazar Dr. Edward ErIckson’dan Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. yıldönümünde çarpıcı açıklamalar...


“Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile 1908’den 1923’e kadar sürekli savaşan Türkiye, öyle bir travma yaşamıştı ki, İzmir’den Eskişehir’e her yerin yakılıp yıkılmış olması dahil, başka ülkelerde benzeri yaşanmamış derecede derin, üç nesli etkilemiş bir travmaydı bu. Türkiye’de Yunanlılara karşı hiçbir nefret ve öfke yok, onlar savaşta karşı tarafta olmuş, yakıp yıkmış olmuş olsa bile. Bu açıdan Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” cümlesi çok anlamlı. Türkleri savaştıkları toplumlara nefret ve öfke duymadıkları için kutlamak isterim.”

★★★

Değerli okurlarım,

Yukarıdaki sözler Türkiye, Çanakkale Savaşı ve Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında kitapları, makaleleri ve araştırmaları olan yazar, emekli subay, hoca Dr. Edward Erickson’a ait.

İngiltere’de çalışan eğitim uzmanı Dr. Berna Bridge, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. Yıldönümü vesilesiyle kendisiyle SÖZCÜ için bir röportaj yaptı.

İşte Berna Bridge’ın soruları ve Dr. Edward Ericson’un cevapları:.

★★★

- DR. BERNA BRIDGE (B.B.): 18 Mart 1915’deki Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. Yıldönümünde şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarken, yazdığınız birçok kitap arasından “Gallipoli: Ateş Altında Komuta” ve “Mustafa Kemal Atatürk” kitaplarınız bağlamında  Çanakkale Savaşını ve Atamızı konuşmak isterim.

- DR. EDWARD ERICKSON (E.E): Öncelikle Türkleri ve Türk ordusunu çok seven, beğenen biri olarak tüm Türk dostlarımı selamlarım. Çanakkale Savaşı’nda genç Mustafa Kemal daha Atatürk ismini almamıştı. İyi bir askeri eğitimi, mesleğini çok seven bir yapısı vardı. Biz askeri geçmişi olanlar hep şu soruyu sorarız. Büyük olaylar mı büyük adamları yetiştirir, yoksa büyük adamlar büyük olayları mı yaratır? Bunu tarih zamanla gösteriyor, anında belli olmuyor. Mustafa Kemal doğru yerde doğru kişiydi. Belki kaderinde de bu yazılıydı, kaderin adamıydı. Sir Winston Churchill ve birçok başka komutan böyle söylemişti.

- (B.B.): Ben liderlik hocasıyım. Liderlik kişilik özelliklerini öğretirken “İç kaynaklı kontrol” ve “Dış kaynaklı kontrol”u öğretiriz. Kadere inanan kişilik yapısı yaşam kontrolünü “Dış kaynaklı” adlandırır, kendi becerilerine inanan, başarı ve başarısızlıklarının sorumluluğunu başkalarına yüklemeyen kişilik yapısına ise “İç kaynaklı” diyoruz. Sizce Mustafa Kemal hangisiydi?

ENVER PAŞA MUSTAFA KEMAL’İ ÇOK ENGELLEDİ

- (E.E.): Mustafa Kemal’de çok iyi hazırlık ve kader el ele gitti. Yaşam boyu öğrenciliğinden başlayarak Mustafa Kemal kendini çok iyi hazırladı. Fransızca ve Almanca biliyordu. Sürekli düşünüyor, okuyor, not tutuyordu. Benjamin Franklin’i bile okudu, notlar aldı. Hayatını hem savaşa hem diplomasiye ve hem de liderliğe hazırladı. Meslektaşım George Gawrych Atatürk’ün Franklin’den etkilendiğini söyler. Mustafa Kemal 1913 öncesi Enver Paşa tarafından hayli engellendi, uzaklaştırıldı. Ataşe olarak Bulgaristan’a pasif göreve yollandı. 1915’e kadar Mustafa Kemal engellendi. 1915 de, savaşta görevlendirildiğinde zihnen liderliğe hazırdı. Makedonya’da, Libya’da savaşmıştı. Tecrübeliydi. Yani ideal liderdi. İyi hazırlıklıydı ve sonunda karşısına bir fırsat çıktı.

- (B.B.): Operasyonel seviyede emir ve komuta zinciri Çanakkale Savaşı’nı ne kadar etkiledi?

- (E.E.): Komuta, komutanların verdiği kararlardır. Doğru zamanda doğru kararı verebilir misin? Emir ise komutanın verdiği görevin yerine getirilmesi, yani taktik tarafıdır. Komuta üç seviyede olur. En altta taktik yani savaş, uygulama tarafı vardır. Sonra orta seviye komuta ve üst seviye komuta vardır. Çanakkale Savaşı’nda Alman ve Osmanlı’nın Liman von Sanders ile birlikte paralel bir yöntemi vardı, orta kademe komutanları karar verme yetkisine sahipti. Bugün Batı’da da bu yöntem kullanılıyor. İngilizler ise her kararı üstlerine sormak zorundaydılar. Komutan İan Hamilton karar verip astlarına emrediyordu. Duruma göre anında ara komuta karar veremiyordu. Bu eski ve artık kullanılmayan bir sistem. Osmanlı sistemi çok daha etkili. Alman General Von Sanders Türk askerine yani dünyanın en iyi askerlerine komuta ediyordu. İngilizler bu deneyimlerinden ders de almadılar uzun süre.

- (B.B.): Mustafa Kemal’in liderliği hakkında ne diyebilirsiniz?



MUSTAFA KEMAL’İN  DUYGUSAL DAYANIKLILIĞI ÇOK YÜKSEKTİ

- (E.E.): Çok kararlı bir liderdi. Enver Paşa Mustafa Kemal’le yarış, rekabet içindeydi, kendisi üst karar mercilerinde iken Mustafa Kemal’i arka planda, pasif görevde bırakıyordu. Bu nedenle o yıllarda Mustafa Kemal’in ülkeyi bağımsızlığa taşıyacak lider olacağı daha net değildi. Hatta Samsun’a çıktığında bile net değildi. Ama Mustafa Kemal’in iç sesi çok kuvvetliydi. Arka planda, pasif görevde bırakıldığında bile pes etmeyip mücadeleye devam ediyordu. Yani duygusal dayanıklılığı çok yüksekti.

- (B.B.): Savaş nasıl sonlandı?

- (E.E.): Savaş üç aşamada oldu. Her üç aşamada, çıkartmada da İngilizler yenildi. Ancak İngilizler savaşmaya devam etti. 1915 Aralık ayında, üçüncü aşamada başaramayacaklarını anladılar ve yavaş yavaş çekilmeye başladılar. 1916 Ocak’ta tam anlamıyla çekilmişlerdi. İki taraf da yaklaşık aynı sayıda kayıp verdi. Bu savaş deneyiminden İngilizler Mısır ve Filistin’de faydalanabilirlerdi ama faydalanmadılar. Kut-el-Amare’de de yenildiler. Çünkü kendilerini üstün hissediyorlardı. “En iyi biz biliriz” diyorlardı. “Bir İngiliz askeri on Türk askerine bedeldir” diyordu Hamilton. “Hata yaptık ama yine de biz daha iyiyiz” diyorlardı. Üçüncü Gaza savaşından sonra Osmanlı’yı yenebildiler, o zaman deneyimden öğrendiler. Doğru liderliği ve taktikleri bulmaları 18-20 aylarını aldı. Çanakkale zaten kazanılmayacak bir savaştı. 1918’e kadar savaşta saldırı yöntemi işe yaramadı. Tannenburg’da da olmadı. Makineli tüfek, dikenli tel ve siper altında saldırı çok zordu.

- (B.B.): Savaşın sosyal, toplumsal, duygusal sonuçları nedir?

ATATÜRK’ÜN YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ DEYİŞİ ÇOK ANLAMLI

- (E.E.): Türkler, her yıl Çanakkale Savaşı’nda kazandıkları zaferi kutluyorlar. ANZAK’lar ise her yıl kaybetmeyi anımsıyorlar ancak çok etkileyici bir taraf; Türklerin ve Avustralyalılarla Yeni Zelandalıların birbirinden nefret etmemeleri, çok sıcak ilişki içinde olmaları ve şehitlerini birlikte anımsamalarıdır. Şehitlerin kahramanlığını birlikte, dostlukla el ele anmalarıdır. Savaştan hemen sonra İngilizler hemen tarihi yazmaya başladılar ve böylece o günleri askeri açıdan çok iyi hatırlıyorlar. Türkiye ise pek askeri tarihini yazmamış. Son 20-30 yıldır yazılıyor. Yani savaş travması ve halkı nasıl etkilediği Türklerin hayatından dışarıda bırakılmış. Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ülkeye büyük bir travma yaratmıştı. İzmir’den Eskişehir’e her yerin Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmış olması başka ülkelerde yaşanmamış derecede derin bir travmadır. Üç nesli etkilemiş bir travma. Türkleri savaştıkları toplumlara nefret ve öfke duymadıkları için kutlamak isterim, Türkiye’de Yunanlılara karşı hiçbir nefret ve öfke yok, karşı tarafta olsa bile. Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” cümlesi çok anlamlı.

- (B.B.): Söyleşimizin sonuna doğru Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğiyle ilgili olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

ATATÜRK’ÜN ÇOK BAŞARILI LİDERLİĞİNİN DÜNYADA BİR BENZERİ YOK

- (E.E.): Liderlik üç seviyede incelenebilir. En alt seviyede taktik liderlik yani komuta ettiğin askerleri yönetebilmek. Atatürk bu konuda çok iyiydi. Sonra orta ve üst seviye liderlik var. Atatürk’ün bu iki seviyede de sıra dışı başarılı olduğunu görüyoruz. Kurtuluş Savaşında tüm ordulara komuta ediyor, başkomutan. Ayrıca bu üç seviyede de kalmıyor. Cumhurbaşkanlığında sivil olarak milli bir lider oluyor. Alfabe, medeni kanun, kıyafet, laiklik gibi devrimlerle ülkeyi tam anlamıyla dönüştürüp batılı devletler arasına sokuyor. Yani sıra dışı bir lider çünkü bu dört seviyede lider olmak çok zor. Örneği yok gibi. Belki Napolyon. Savaş siperlerinden eğitim devrimine, medeni kanundan laikliğe Türkiye’yi dönüştürdü. Vizyonu vardı. Güçlü bir karakteri vardı. Modern Türkiye’nin babası oldu. 20 yüzyılda böyle başka bir lider yok.

- (B.B.): Son olarak Boğazların önemi ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi  hakkında bir şey söylemek ister misiniz?

MONTRÖ DAYANIKLI, DENGELEYİCİ VE ÇOK FAYDALI BİR ANTLAŞMA

- (E.E.): Bu kadar uzun dayanabilen, dengeleyici ve faydalı başka bir antlaşma yok. Devam etmesini ve İstanbul kanalı yapılsa bile, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin bundan etkilenmemesini dilerim.

- (B.B.): Bu söyleşi için çok teşekkür ederim.