Değerli araştırmacı-yazar ve oyuncu Sunay Akın, “Aslanlı Yol” kitabında okurken insanın gözlerini yaşartan çok çarpıcı tarihi gerçekleri anlatır.

İşte onlardan biri:

★★★

Çanakkale’ye işgal için gelen düşman gemilerindeki gözcüler, siperlerimizden iki bine yakın top namlusunun kendilerine döndüğünü tespit ederler.

Oysa bunların yarısından fazlası, top namlusu görünümü verilmiş soba borularıdır!

Hedef şaşırtmak için siperlerimize koyduğumuz yalancı topların arasında, her biri vatan sevgisiyle dolu, işgal güçlerine “Çanakkale Geçilmez” dedirtmeye kararlı, gerçek yürekler vardır.

★★★

Hastane çadırlarında tüm hazırlıklar tamamlanmış, gerekli olan ameliyat gereçleri yan yana dizilmiş, pek yakında cepheden taşınacak yaralılar beklenmektedir.

Öyle ya; savaş sadece siperlerde yaşanmayacaktır.

Yaralı askerlerimizin hayatlarını kurtarmak için doktorlarımızın, hemşirelerimizin verecekleri savaş da ilk top sesiyle başlamak üzeredir.

★★★

Ve 18 Mart 1915 sabahı...

Birbiri ardına duyulan top sesleriyle doktorlarımızın gözleri, yaralıları karşılamak için cepheden gelen yola çevrilir...

Çok geçmeden ilk yaralıyı taşıyan sedyeciler görünür...

★★★

Acılar içinde kıvranan askere ağrı kesici yapılarak yaraları dikilmeye başlandığında anlaşılır ki, askerlerimizin üstüne yağan mermi yağmuru gibi, hastane çadırlarına da hiç durmaksızın yaralılar taşınmaktadır.

Rus Harbi’ni, Balkan Harbi’ni yaşamıştık. Ama böylesine yoğun yaralının olduğu bir savaşla ilk kez karşı karşıyadık.

Sanayi devrimiyle daha da korkunç hale gelen silahların en güçlüleri, hem de birleşerek üzerimize ölüm yağdırıyordu...

★★★

Çanakkale Savaşı’nda siperlerin gerisinde doktorların en çok ihtiyaç duydukları ağrı kesici, morfindi...

Doktorlar, cepheden taşınan onca yaralıya yetecek ağrı kesiciyi bulmakta zorlanıyorlardı. Ellerindeki ağrı kesici stoğunun tüm yaralı askerlerimize yetmeyeceği kanaatine vardıklarında, ameliyat edilirse yaşama şansı olan yaralılara morfin yapma kararını aldılar. Ameliyathane olarak kullanılan çadırın önüne bir masa konulmuş, cepheden gelen her yaralı önce bu masaya yatırılmakta ve nöbetçi doktor tarafından ameliyata alınıp alınmayacağına, yani morfin yapılıp yapılmayacağına karar verilmektedir.

★★★

Sedyecilerin önünde sırada beklediği doktorun masasına bir asker yatırılır. Askerin ağır yaralarına bakan doktor “Bunu kaldırın” der.

Doktor duygusal bir karar vermemek için yaralıların yüzlerine bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralıya ağrı kesici yapıldığında ise şırıngayı tekrar doldurarak masaya konulan yaralı askerlerin acı dolu sesleri arasında görevine devam etmektedir.

“Bunu kaldırın...”

“Bunu da kaldırın...”

“Buna morfin verin!..”

“Bunu kaldırın...”

O an yaralı askerden inilti halinde bir ses işitilir:

“Baba!..”

Herkesin gözü doktora çevrilir.

Acılar içinde kıvranan, öz oğludur doktorun...

“Baba!..”

Oğluyla göz göze gelen doktor, sedyecilere döner ve “Bu benim evladım. Lütfen gölgelik bir yere kaldırın!..” der.

Doktorun, önünde yatan yaralı askerin oğlu olduğunu öğrendiğinde istediği tek ayrıcalık, gölge bir yer, sadece gölge bir yerdir....

★★★

Bu topraklar, hakkı olmadığı için bir tek ağrı kesiciyi bile oğluna vermeyen o dürüst, yurtsever, cesur ve kararlı insanlar tarafından vatan yapılmıştır.

★★★

Çanakkale Savaşı’ndan tam 50 yıl sonra, sene 1965...

Müfettiş Cemalettin Seber, denetleme yapmak için Çanakkale’dedir. Kaldığı otelin lobisinde, ensesi kalın birilerin konuşmalarına kulak misafiri olduğunda, duyduklarına inanamaz!

Çanakkale Savaşı’nın geçtiği arazilerdeki tüm silahlar ve tarihi toplar, mühimmatla birlikte ihaleye çıkarılarak hurdacılara satılacaktır.

★★★

Kendisini hedef alan tehditlere aldırmadan Çanakkale Savaşı destanının izlerini silecek bu ihaleyi iptal ettirmek için direnir ve kazanır da....

Çanakkale Savaşı’nın yaşandığı o kutsal toprakları ziyaret edenler bilmelidir ki gördüğümüz tüm silahları, savaştan 50 yıl sonra Çanakkale’ye bir kez daha geçilmez kılan ve bunu tek başına başaran müfettiş Cemalettin Seber’e borçluyuz. (Bir de Arena ekibinin onun izinde yürüyerek yaptığı haberlere ve Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin bitirilmesi için sergilediği ısrarlı çabalara-UD)

Siz o kahraman müfettişi, şiirlerinin altına yazdığı adıyla “Cemal Süreya” olarak tanırsınız!..