Dün sabah elektronik posta kutuma gelen iletileri okurken, bir okurumun gönderdiği, İzmir’in ünlü Büyük Efes Oteli havuzunda çekilmiş eski fotoğraflarım, beni alıp geçmişe, 80’li yıllara kadar götürdü...

Nedenini anlatayım:

★★★

O yıllarda İzmir’de yaşanan bir olay, eğer zamanında üstü örtülmeyip basına aksetmiş olsaydı TRT’nin başı epey ağrıyacağı gibi, Türk Sanat Müziği dinleyicileri de,  bazı güzel bestelerden mahrum kalacaklardı.

Dönemin ünlü bir bestekarı (ayrıca saz sanatçısı) Ege’nin kavurucu yaz sıcağına dayanamamış, zamanın moda mekanı Efes Oteli’nin havuzunda serinlemeye gitmişti. Havuzun gemilerdeki lombozları andıran yuvarlak camla kaplı yanı, otelin bahçesindeki Akvaryum Bar’a bakıyordu. Barda içkilerini yudumlayanlar, havuzda yüzenlerin sualtı görüntülerini seyredip serinliyorlardı.

Bestekarın havuzda olduğu sırada bar müşterisi bir kadın, birdenbire avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı:

“Olamaz, olamazzzz!.. Rezaletttt!...”

★★★

Barda oturanlar kadının işaret ettiği yöne baktıklarında dehşete düştüler. Bir adam mayosunu indirmiş, orasını burasını mıncıklamaktaydı! Barmen hemen kocaman bir tepsiyi kaptığı gibi cama dayadı ve sağa sola kaydırarak çirkin görüntüyü engellemeye çalıştı. Bir garson da merdivenleri ikişer üçer atlayıp, bir solukta havuzun yanına gitti. Mayosu inik adam, kafası suyun üzerinde, sağa sola çevirerek terasta güneşlenenlere bakmaktaydı. Garson hiddetle bağırdı:

“Hey sen, utanmaz adam!... Derhal çık dışarıya!..”

Adam önce duymazlıktan geldi.  Ama garson bağırmaya devam edince mecburen merdivenlere yöneldi. O sırada otelin güvenlik görevlileri de havuz başına gelmişlerdi. Adamı kollarından tutarak havuzdan çıkardılar ve yaka paça bir odaya soktular. Biraz tartakladıktan sonra kimliğini aldılar.

Bir de ne görsünler? Adam TRT sanatçısı ünlü bestekar değil mi!.. Herkes büyük bir şaşkınlık içindeydi. Bestekar ağlayarak görevlilere yalvardı:

“Ne olur affedin! Şeytana uydum. Bu olay duyulursa mahvolurum, hayatım biter. Rezil olacağım gibi, işten de atılırım. Size yalvarıyorum. Bir daha buralara asla gelmem. Allah aşkınıza bırakın da gideyim!..”

★★★

Otel yöneticisi bir sanatçının bu duruma düşebileceğine inanmak istemiyordu. Parmağını sallayarak;

“Tamam, şimdi oteli süratle terk ediyorsun. Bir daha da buraya asla adımını atmayacaksın. Hiç acımam, basına verir mahvederim...”

Sanatçı otelin bara bakan bir camı olduğunu, oradan her şeyin ayna gibi görüldüğünü o anda öğrendi. Kendine lanetler yağdırarak adeta kaçarcasına oteli terk etti.

★★★

Buna benzer bir olay Ankara Radyosu’nda yaşanmış, ancak daha ucuz atlatılarak tatlıya bağlanmıştı. Zamanın Temsil Kolu’nun ünlü sanatçılarından İ.D. radyoevinin terasına çıkar, kimse tarafından görülmeyeceğini düşündüğü bir köşede, anadan doğma soyunup güneş banyosu yapardı. Radyoevinin yanı başında bulunan kız enstitüsü ve çevre binalardan gelen şikayetler üzerine yalnız onun güneş banyosu yapması değil, tüm personelin terasa çıkması yasaklanmıştı!..

★★★

Giderek dayanılmaz bir boyut alan hayat pahalılığının, özellikle dar ve orta halli toplum kesimlerini bunalttığı, nereye baksak karamsarlık veren görüntülerle karşılaştığımız şu günlerde, geçmişin “garip ama gerçek” olaylarını aktarmanın yüreğinizi, hiç olmazsa kısa süreliğine daralmaktan kurtaracağını düşündüm.