Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası dostum, birçok ekonomist gibi; bu yıl için ekonomik öngörülerini hesaplarken tarımda, özellikle gübre sektöründe dönen oyunlarla karşılaştı. Köyatası, gönderdiği mektupta, “Gübrede bir kartel var. Kendi dışındaki kişi ve şirketlerin gübre ithalatını engelliyor. Gübre fiyatları yüzde 700 civarında arttı. Çiftçi ekim yaparken toprağa gübre atamadı. Tahıl ve yem bitkileri üretimi ciddi şekilde düşecek. Yokluk baş gösterecek. Enflasyon yüzde 120’leri dolar fiyatı da 29 lirayı bulacak” diyor.

★★★

Meriç Köyatası’nın mektubu şöyle:

“Her yılsonu ya da başında, ekonomistler gelecek yılla ilgili tahminlerini yapar. Saray yönetiminin akıl ve bilim dışı aldığı kararlar nedeniyle, Türkiye’de yakın geleceği öngörebilmek giderek zorlaştı. Kimi yabancı bankalar, yılsonu için dolar kurunun 18 lira ile 20 lirayı bulacağını yıllık enflasyon ortalamasının da yüzde 56 olacağını öngörüyor. Ben bu rakamları çok iyimser buluyorum. Ben, birçok insan gibi TUİK’in yıllık yüzde 36’lık enflasyonuna inanmıyorum. Bağımsız bilim insanlarından oluşan ENAG’ın ölçtüğü enflasyona inanıyorum. O da şu anda yüzde 83...

★★★

Gübrede ve tarımda olan bitene geçmeden önce, kayda girmesi amacıyla bu yıl sonu tahminlerimi belirteyim. Bana göre enflasyon yüzde 100-120 seviyesinde olacak, dolar kuru da yılsonunda 26-29 lira arasında bir değere ulaşacak. Ucuz emeğe dayalı ihracat sektörlerinde hafif büyüme olabilir. Ama toplumun büyük çoğunluğunun yoksullaşması nedeniyle yüksek enflasyonun yanında ekonominin genelinde durgunluk ve daha da fakirleşme bekliyorum.

Birçok iktisatçı enflasyonun artacağını ama bahar aylarında ve yaz aylarında düşüşe geçeceğini söylüyor. Maalesef öyle olmayacak. Doğru Parti’de Tarımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı arkadaşım Nihat Babaözü ile birlikte yaptığımız çalışmaya göre; tarımda yokluk ve buna bağlı olarak açlık tehlikesi bağıra çağıra geliyor.

★★★

Çiftçi bu sene ürünü ekerken tarlasına gübre atamadı. İkinci gübreleme dönemi olan Mart-Nisan aylarında da gübre atma ihtimali hemen hemen yok gibi. Çiftçinin kullandığı mazot yüzde 100’ün üzerinde zamlandı. Sulama için kullandığı elektriğin kilovat saati yüzde 100’e yakın zamla 1 lira 67 kuruşa çıktı. 5 büyük firmanın oluşturduğu kartel nedeniyle de gübre fiyatları yıllık yüzde 370 ile yüzde 700 arasında arttı. Buğdayın Polatlı ve Konya borsalarındaki fiyatı 2 lira 25 kuruştan 5.5-6 liraya geldi. Bu sene gübre atılamadığı için buğday, tahıl ve yem bitkileri üretiminde çok ciddi düşüşler yaşanacak. Buğday fiyatlarının 9-10 liraya kadar çıkması bekleniyor. Ekmek fiyatları da buna bağlı olarak ikiye katlanacak. Aynı şey, yem bitkileri için de geçerli. Et ve süt fiyatları da çıldıracak. Soya ekimi ve soya yağı üretimi düşüyor. Soya üretiminin düşmesi demek en ucuz hayvansal protein olan yumurta ve tavuk eti fiyatlarının katlanması demek. Ve maalesef bu da yaşanacak.

★★★

Peki gübre fiyatları neden bu kadar yükseliyor derseniz, aralarında çok ünlü bir müteahhidin de olduğu 5 büyük firma, gübre fiyatlarını belirliyor. 400 dolara ithal ettikleri gübreyi 1100 dolara satıyorlar. İthalat bu kadar karlı ise niye başka birileri gübre ithal etmiyor? Bu konuyu incelerken büyük bir skandalla karşılaştım. Gübre ithal etmek öyle her babayiğidin harcı değil. Türkiye’de  serbest piyasa modeli değil, “Devlet gücünü arkasına alarak sadece bizimkiler kazansın, geri kalan herkes sürünsün” modeli uygulanıyor.

★★★

Gübre ithal etmek isterseniz, önce Tarım İl Müdürlüğünden izin istiyorsunuz. Bu izni almak zor değil. Ama izni alıp gübreyi ithal ettiniz. İşte sorun orada başlıyor. İthal ettiğiniz gübre, sizin beyan ettiğiniz özelliklere sahip mi? İşte kartelin gücü burada devreye giriyor. Gübrenin standartlarının ölçümü ve incelemesi başlıyor. Bu inceleme nedense bir aydan önce bitmiyor. Bir ay boyunca ithal ettiğiniz gübre gümrüksüz antrepolarda beklemek zorunda kalacak. Doğal olarak da sizin ithalat maliyetiniz fırlayacak. Gübre ithalatı öyle görüldüğü gibi kolay değil. Milletin orasına burasına koymaya meraklı müteahhidin başını çektiği kartelin bu kâr hırsı nedeniyle Türkiye ciddi bir açlık ve giderek daha da ağırlaşan enflasyonla karşı karşıya kalacak.

Türkiye’de enflasyon ve döviz kurunun söylediğim seviyelere çıkmamasının tek bir koşulu kaldı. O da ABD ve İngiliz güdümündeki Arap ülkeleri fonlarının, Türkiye’nin varlıklarını yok pahasına satın alması ve Türkiye’ye 50- 75 milyar dolar seviyesinde para girmesiyle mümkün olabilir. Bu da ülkeye yabancı sermaye girişi olarak tanımlanamaz. Ülkenin satıldığı, bağımsızlığının ve haysiyetinin kaybedildiği anlama gelir”

★★★

Bugüne kadar öngörülerinde pek yanılmayan ekonomist Meriç Köyatası dostumun beklentileri maalesef böyle.

Bu kez Meriç’in yanılmasını canı gönülden diliyorum.

Ama kısa bir süre öncesine kadar “Yüksek döviz kuru ve ihracata dayalı büyüme modelini” sonra “Çin modelini”, hemen ardından söylem değiştirip “Türkiye modelini” ve en sonunda da “Ortodoks olmayan Heterodoks (!) ekonomi politikalarını”  benimsediklerini açıklayan yetkililerin verdikleri sözlere de güvenemiyorum!

Ekonomi yönetiminde “güvenin” her şeyden önde geldiğine inanıyorum.