-Aykırılık, geçersizliktir.-


Her şey herkesin istediği gibi olmuyor. Bu durum çok doğal bir oluşumdur. Kimi zaman isteyip beklediklerimiz olmasa da kurallar gereği uymak ve katlanmak zorundayız. Uymamız zorunlu kuralların başında da Anayasa gelir. Anayasa’ya aykırılık bağışlanmaz ve hoşgörülmez bir ağır kusurdur ve koşullar gerektiriyorsa ağır suçtur. Siyasal nedenlerle, partizanlıkla işlenip sürdürülen aykırılıklar asla bağışlanmaz, ne gerektiriyorsa o yapılır. Ancak, partizanlık siyasal güç durumuna geldiğinde aykırılık sürer, geçerlik gölgelenir.

Anayasa’nın 103. maddesindeki Cumhurbaşkanı Andı “aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için...” açıklığını içeriyor. Bu belirgin duruma karşın günümüzde bu görevi de üstlenen AKP genel başkanı durumunu geçerli saydığı gibi muhalefetteki siyasal partiler de bu aykırılığı yeterince vurgulamıyor. Üstelik tarafsızlık yalnız davranış değil bir konum (statü) zorunluluğudur. Anayasa’ya aykırılığın “Büyüğü-küçüğü” olmaz. En büyük hukuksuzluktur. Tarafsızlık bir siyasal partinin genel başkanlığıyla ya da başka bir ilişkisiyle asla bağdaşmaz. Devleti temsil durumundaki kişilerin gölgesiz, tartışmasız konumları onlara yakışan bir sorumluluktur. Günümüzdeki durumu Anayasa’ya uygun bulmuyorum.

Kimilerinin kimi organlarda, kimi görevlerde bulunmaları yurttaş olarak asla katılmadığımız bir durumdur. Taş ağırlığını duyurarak “Can sıkıntısı” veren uygulamalar, işlemler biçimsel uygunluk taşısa bile özünde aykırılık bulunan bozukluklardır. Her katta, her makamda, her sandalyede oturanın geçerli olduğunu savunmak ağır bir yanılgıdır.

Devleti temsil yükümlülüğünde bulunan kimselerin davranış özeni kendilerinden beklenen duyarlıkların başında gelir. Küçük bir çocuğu yanına alarak muhalefete kötü sözler söylemesini gülerek izleyen bir devlet başkanını görmek çok üzücü bir durum. Çocukları siyasal araç olarak kullanmak bağışlanmaz bir kusur. 9 yaşındaki çocuğu dil kiri, ayrımcı bakış, düşmanlık tutumuyla gülerek izlemek ve kullanmak büyük bir kusurdur, ulusu temsil sorumluluğuyla da asla bağdaşmaz. Partizanlık, siyasal hırs, doyumsuzluk bu yükümlülüğü gölgeler, hatta lekeler. Anayasa’nın cumhurbaşkanları için tarafsızlık ilkesini açık seçik içermesi boşuna değildir. Birleştirici, barışçı, dayanışmacı olması gereken makam sahibinin tarafsız davranmasının anayasal zorunluluğunu kimse gözardı edemez. Anayasa’ya uymak zorunluluğu parti ilişkisinin çok çok üstündedir. Yurttaşlar için en etkili, en iyi örnek devleti temsil edenlerin tutum ve davranışı, ilişkileri, sözleridir. Özellikle devleti temsil eden tüm kişilerin tartışmasız sorumluluklarıdır. Konumlarını gölgeleyecek ve geçersiz kılacak durumlardan kaçınması sorumluluk duygusu olan her devlet görevlisinin onurudur.

Kimi okurlarımın sorusuna yanıtım:

Benim Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmam söz konusu değil. Üyeliğe Cumhuriyet Senatosu tarafından seçildim. Cumhuriyet Senatosu Üyesi Prof. Dr. Uğur ALACAKAPTAN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi girişimiz olan 1951’de sınıf arkadaşımdı. Mahkemeye Askeri Yargıtay Başsavcısı Nahit SAÇLIOĞLU’nu üye olarak taşımak isteyen Bülent ECEVİT’in istemini gerçekleştirmek için kürsüye çıkarak “Yekta’nın istifa dilekçesi elimde, vazgeçti” deyince tabii Senatör Mehmet ÖZGÜNEŞ beni arayıp durumu sordu. Böyle bir şeyin asla söz konusu olmadığını söylemem üzerine onun açıklaması oturumun geri bırakılmasını sağladı. Nahit Bey cumhurbaşkanınca seçilince benim önüm açıldı. Kimi Adalet Partili Cumhuriyet Senatosu üyelerin karşı çıkmasında, Sadettin BİLGİÇ’in hemen yansız davrandığım bir hukuk olayını anlatması üzerine Demirel’in grubunu serbest bırakmasıyla aldığım oylar bu sonucu getirdi. Siyasetin kimlere neler yaptırdığının olumsuz bir örneği de bu olaydır.