-Karşılıklı sevgi ve saygı, en önemli yaşam güvencesi ve mutluluğudur.-

Yaşam koşullarının giderek ağırlaştığı günümüzde halkın haklı yakınmaları da birbirine eklenerek yükseliyor. Ancak yönetim zayıflığının ve beceriksizliğinin partizanlıklarla artan sorunları siyasal alanın karanlığını koyulaştırmaktadır. Ekonomik ve siyasal gerçeklerin herkesin gözü önündeki perişanlığı siyasal palavralarla geçiştirilecek düzeyin çok üstünde. Yöneticilerin beceriksizliği sırıtarak sürüyor. Demokrasiyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarıyla özellikle savunma ve saldırı sözleri tepki alıyor. Toplumsal barışın iktidar işlem ve söylemleriyle yaralar aldığı açıklıkla ortada. Birlikteliğin partizanlıklarla yıkılmasına hiçbir zaman olanak verilmemesi ulusal ilke olarak korunmalıdır.

Görüş, tutum davranış değişikliği yurttaşları birbirine “hâsım” görülecek biçimde karşı karşıya getirmemelidir. Siyasal partilere ve siyasetçilere bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Söylediklerinin ve yaptıklarının ayırdında olmaları gerekir. Bölücülük, kavga ve karşıtlık kötülükleri toplumsal yapının yıkımı çabası demektir. Uygar, çağdaş ve düzeyli toplumlarda, siyaset saldırı ve yıkım aracı, karşıtlık nedeni değildir. Toplumsal barış için siyasetçilerin sorumluluğu tartışılmayacak kadar büyüktür. Siyasal kavgalar, ilkel toplumların karşıtlığıdır. Görüş, düşünce, uygulama farklılıkları yöneticilerin kendi anlayış değişiklikleridir.

Halk dilinde “Efendice” denilen uygar davranış, yaşam güzelliği, esenliği ve güvenliğidir. Yakarak,  yıkarak, bozarak, kırarak sonuç almak hastalığı barbarlıktır. İnandırarak, güvendirerek, beğendirerek yanına çekmek, birlikteliğini sağlamak özlenen bir tutumdur. Siyasetçilerin bir görevi de halka iyi örnekler sunmak, toplumsal barışın ödün vermeden sağlanıp yürümesinin önemini anlatmak, siyasal görüş karşıtlıklarının doğal olduğunu benimsetmektir. Yararsız ve yakışıksız tutum davranışlar siyasetin karasıdır.

Siyaseti karşıtlık, kavga, ağız dalaşı alanı saymak ya da bu niteliğe düşürmek, böyle göstermek büyük bir aykırılıktır. Gerçekte devlet yaşamının yöntemidir. İktidara gelmek için her yolu geçer sayan ilkellikle sergilenen sakıncalı tutum ve davranışlar öncelikle birer insanlık suçudur. Sonra da ilgili maddeler kapsamında birer ceza yaptırımı nedenidir. İnsanları, hemşerileri, arkadaşları, meslektaşları, komşuları birbirine karşı duruma getiren anlayış ve tutum bozuklukları kınanmalı, oluşmalarına neden okunmamalıdır.

Bu doğrultuda önemli bir anlayış karşıtlıkların içeriğidir. Durumu ve gerçeği ortaya koymak, eleştirilerini taşkınlık içermeden yapmak yerine saldırılar sürdürmek ağır bir çirkinlik, hatta terbiyesizliktir. Seçkin ve saygın bilim kadınımız Prof. Dr. TÜRKÂN SAYLAN’ın aramızdan ayrılışının yıldönümünde onu karalayan insanlıkdışı sözlerin sahipleri kendi kişiliklerini açığa vurmuşlardır. Değerbilmez karalayıcılar ayıplanmış, kınanmışlardır. Düzeylerini ortaya koyan sözleri kendi tanımlarının öğeleridir. Ulusal yaşamımıza çalışmaları, çabaları, örnek yaşamı ile örnek katkılarda bulunmuş Türkân SAYLAN’ın gölgelenmesi olanaksızdır. Kendini bilmeyenler SAYLAN’ın yaşamından kendilerine dersler çıkarmalıdır. Konuşmacı olarak birlikte katıldığımız etkinlikleri unutamam.

Sütununda Türkan SAYLAN için hakettiği güzel değerlendirmeyi yapan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zeynep ORAL’ı içtenlikle kutluyorum.