-Dil, kişinin kimliğidir, dünyasıdır.-

“Dikkat” sözcüğünün geniş bir kullanım alanı vardır. Ama en çok tutum ve davranışlarımızla, özellikle konuşmalarımızla ilgisi ağırlık taşımaktadır. Ne yazık ki dilimize egemenliğimiz, yaradılış özelliklerimiz, ortam ve konular nedeniyle bizi güç duruma düşürecek zayıflıklarla bozulmaları neden olmaktadır. Kimi zaman düşünmeden hemen, kimi zaman kızgınlık ve kırgınlıkla söylenmemesi gerekenleri söylüyor, etkisini ve sonucunu düşünmeden karşılık veriyor, savunuyor, suçluyoruz. Karşılıklı güveni, saygıyı gözetmeden “parlama” denilen taşkınlık ya da kızgınlıkla sayıp döküyoruz. Bir İngiliz anlamlı sözü vardır ”Dünya, akıllılara baş eğdirmiş delilerle doludur” diye. Kimi övgülerin yalan, kimi yalanların da bir övgü olduğunu da bu arada anımsatmak isterim.

Geçenlerde AKP lideri bir konuşmasında “Anırsalar da, anılmasalar da elhamdülillah biz doğru yoldayız” dedi. Konuşmasındaki bu tümce, sıfatıyla, bulunduğu katla bağdaşması olanaksız bir çirkinlik taşımaktaydı. Kötü örnek sayılacak dil kirliliği değerlendirmesi yapılabilecek bir söz. Kanımca bir devlet görevlisinin ağzına yakışmayacak bir çıkış. Böyle söz söylemekten utanırım, kaçınırım. Özgün, özel, önemli yerlerde bulunanların konuşmalarından giyimlerine, oturup kalkmalarından ilişkilerine kadar özen gösterme alanları sınırsız denilecek kadar geniştir.

Toplumsal yaşamımızda bu tür durumlara sık sık rastlamaktayız. Birbirimize ve topluma karşı özenli davranmanın bir insanlık gereği olduğunu unutmamalıyız. Diline egemen olmayan, dilini iyi kullanmayın kimselerin saygınlığı, kişiliği tartışılır. Özellikle kimi görev katlarında bulunanların, kimi yetkileri kullananların özen göstermesi kaçınılmaz gereklerdir. Dil kişiliğin aynasıdır. İlişkilerin düzenleyicisi, çalışmaların ve düşüncelerin sözcüsü, yaşamın belirtecidir. Dil ve konuşma düzeni konusunda nice atasözümüz vardır. İnsan yapısının iç durumunun göstergesi bilinmesi bu nedenledir.

İlişkilerde özensiz davranıldığı gerçeğini kimse yadsıyamaz. Birbirimizi kırmaktan, üzmekten kaçınma çabası izlenmiyor. Gelişigüzel davranışlardan kaçınma duyarlığı “yok,” denecek kadar az. Dayanışma, destekleme, yardım ve katılım, gereken düzeyde değil. Yardım kuruluşlarına bile gerektiği kadar ilgi gösterilmiyor. Toplumsal yaşamın yardım ve katkı öğelerine verilen önem yetersiz. Kimsesizler, evsizler, işsizler, bakıma gereksinimi olan hastalar, yoksulluktan yaşam karanlığına gömülenler yeterince destek ve bakım alamıyor. Bir kesimi ya da birileri güç durumda olan toplumun aydınlığı yetersizdir. Önemli olan da toplumsal aydınlıktır. Toplumsal düzeydir, toplumsal güçtür.