60 milyon yaşında.

Deniz canlılarının fosillerinden anlaşıldığı üzere, içdeniz’di.

Volkanik dağlarımız Erciyes, Hasandağı, Göllüdağ, Tekkedağ ve Develidağ’dan sekiz milyon yıl boyunca lav püskürdü, içdeniz lavlarla doldu, kurudu, 150 metre kalınlığında tüf tabakasıyla kaplandı.

Yağmurlarla, rüzgarlarla değişime uğradı.

Kozmik sanatkar olan tabiat, heykeltıraş gibi şekillendirdi.

Dünyada eşi benzeri olmayan konik sütun gövdeli, şapkalı, peribacaları oluştu.



Baca kelimesi, yörede pencere manasında kullanılır.

İçeri/dışarı hava sirkülasyonunu sağlayan menfez manasındadır.

20 metre 30 metre yüksekliğindeki konik sütunlu gövdelerde insan eli değmeden pencere gibi oyuklar oluştuğu için, bu esrarengiz sütunlarda doğaüstü yaratıkların, perilerin yaşadığına inanılırdı.

İlk kim söyledi, hangi tarihten beri böyle söyleniyor, belirsizdir, ama popüler kültürdeki peri masallarının versiyonudur peribacaları.



(Babam Aksaray’ın Amarat köyünde dünyaya geldi, bölgeyi karış karış bilirim, sabah gün doğarken saman balyalarının üstüne uzanarak, gökyüzünün kızıllığında Hasandağı’nı seyretmek, insanı simsiyah bir kısrağın üstünde, ruhunun derinliklerine doğru dörtnala koşturur.)



Yontma taş devrinden beri, iki milyon yıldan beri insan yaşar orada... Hititler orada yaşadı. Perslerin oldu, Büyük İskender’in oldu, Romalıların oldu, Bizans’ın oldu.

1071’den beri bizim.



900 yıl sonra...

1972 yılında...

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim Kültür Kurumu Unesco, dünyadaki doğal ve kültürel mirasın, herhangi bir ülkeye değil, tüm insanlığa ait olduğuna dikkat çekerek, estetik ve bilimsel açıdan üstün evrensel değerlere sahip dünya mirasının korunması için, Dünya Mirası Sözleşmesi’ni hayata geçirdi.

Dünya Mirası Listesi’ne kayıt yapılmaya başlandı.



1983.

Türkiye, Unesco Dünya Mirası Sözleşmesi’ne imza attı.



1985.

Türkiye ilk kez Dünya Mirası Listesi’ne girdi.

Dünya Mirası Listesi’ne giren ilk evrensel değerimiz, Kapadokya’ydı.



Dünya Mirası’ndaki miladımızdı.



1986.

Kapadokya, bakanlar kurulu kararıyla “milli park” ilan edildi.

Milli Park Kanunu’yla koruma altına alındı.

Halk arasındaki tabirle, kılına bile dokunmak yasaklandı.



2019.

Kapadokya, tek adamın tek başına aldığı kararla, asrın liderimizin zart diye imzaladığı kararnamesiyle “milli park olmaktan çıkarıldı!”



Evet, yanlış okumadınız...

Yerli ve milliyiz diyenler, milli parkın milli statüsünü sildi, doğal tabiat parkı statüsünü ortadan kaldırdı.



Dünya mirası, hukuken arsa oldu.



Aralarında Sözcü’nün de bulunduğu bir avuç namuslu medya mensubu çırpındı, haykırdı ama, nafile... Kapadokya milli park statüsünden çıkarılarak, resmen yapılaşmaya açıldı.

Hukuken korumasız hale getirildi.

Hukuken, Ümraniye’den Bağcılar’dan Sultanbeyli’den farksız hale getirildi, şakır şakır inşaat yapabileceğin, içinden asfalt yol geçirebileceğin, hatta demiryolu bile geçirebileceğin hale getirildi.

Çaresizlikten dizlerini döven bir avuç duyarlı insanımız haricinde, özellikle bölgedeki sayın ahalimizin gıkı bile çıkmadı.



Ve üç yıl sonra, işte hepimiz görüyoruz...

Toplu iğneyle bile girilmemesi gereken dünya mirası’na, iş makinesiyle, kepçeyle daldılar, ağır tonajlı kamyonların kullanabilmesi için, yol genişletme inşaatı yapıyorlar.



Testi kırılmadan önce yalvardık.

Sayın ahalimiz kulak asmadı.

Bu saatten sonra kimse kusura bakmasın...

Kapadokya’ya gökdelenli toki sitesi dikmezlerse hatırım kalır!