Sizi bilmem, asrın liderimizin küçük oğlu Bilal’i ben çok takdir ederim.

Vakıfçı olduğu için memlekete dair her mevzuya vakıftır.

En son mesela, üniversite öğrencilerine izah etti...

“Biz Adam Smith ve Karl Marx’la iktisat öğrenmeye başladık, ama sonradan farkediyorum ki, İbn Haldun’la başlayabilirmişim, niye öyle başlatmamışlar, çünkü hocalarımızın İbn Haldun’dan haberi yok, gençlere bu alternatif perspektifi kazandırmamız lazım” dedi.



Yüzde yüz katılıyorum Bilal’e.



İbn Haldun...

650 yıl önce, bugünkü Tunus’ta dünyaya geldi, Araptır.

Sosyoloji biliminin kurucu babalarından biridir.

Tarih felsefecisidir.

Arap aleminin henüz haberi bile yokken, Osmanlı aydınları tarafından keşfedildi, incelendi, ilham alındı, tanıtıldı, Osmanlı aydınları sayesinde Batılı tarihçilerin dikkatini çekti.

Mukaddime’yi yazdı.

En ünlü eseridir.

Devlet’i anlatır.



Asla eskimeyen ibretlik tespitler barındıran Mukaddime’nin, Topkapı Sarayı Müzesi’nde, Süleymaniye Kütüphanesi’nde, Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde, hatta asrın liderimizin sarayındaki Millet Kütüphanesi’nde orijinal el yazması örnekleri vardır.



“Önsöz” anlamına gelen Mukaddime’de neler yazıyor derseniz?



“Asabiyetlerden birisi, yani, birlikte hareket eden topluluklardan birisi, diğer asabiyetleri bertaraf ederek, mülkü ele geçirir.

Ağırbaşlı davranmak yerine, insanın tabiatında varolan her şeye hakim olma dürtüsüyle, iktidarı başkalarıyla paylaşmaz, artık her şeyi kendisi belirler.

Şan ve ihtişama tek başına sahip olmak, mülkün tabiatındandır, bir tek kişinin iradesi, bütün kesimlere egemen kılınır.

İktidar, devlete dönüşür.

Devlete dönüşmek, rahatlık getirir, asabiyet çözülür, coşku kaybolur.

Merasim devleti haline gelinir.

Konfora dalınır.

İsraf artar.

Devletin her köşesi, asabiyet mensupları arasında pay edilir.

Devletin her köşesi, asabiyet mensuplarının har vurup harman savurduğu şahsi çiftliklerine dönüşür.

Devletin manevi temeli ganimetçiliğe kayar.

Kendi çıkarları için dini asabiyeti istismar ederler.

Sahtekarlık yaparlar.

Devlet tefessüh eder.

Yani, kokuşur.

Millletin devleti kaybolur.

Kamusal ruh yok olur.

Devlet, bir güruhun olur.

O güruhun menfaati, devletin menfaatinin önüne geçer.

Devlet, o güruhu koruma ve kollamaya yönelir.

Makam, atama, şan, rütbe ve terfiden başka hiçbir şeyi gözü görmeyen asalaklar ürer.

Devletin hazinesine üşüşme olur.

Millet bu asalakları doyurmak için elinde avucunda ne varsa verir.

Vergi, mahsül, bu asalaklar hepsini doymaz bir iştahla yer yutar.

Devletin kasası açıldıkça açılır.

Açıkları kapatmak için yeni vergiler konulur, borçlanmaya gidilir.

Devleti elinde tutan topluluk acze düşer.

Mahv ve zeval vakti gelmiştir.

Sonun başlangıcıdır.”



İbn Haldun budur.



Önsöz’de son’u anlatır.



Bilmiyorum, tarif ettiği devlet yönetimi size de tanıdık geldi mi?



“Keşke önceden İbn Haldun’u tanısaydık” diyen Bilal, yerden göğe kadar haklı yani!