Sarayın harcamalarına para yetişmiyormuş.

Hazine tamtakırmış.

Dalkavuklar düşünüp taşınmışlar, “köprülere geçiş ücreti koyalım” demişler, padişah ikna olmuş, soytarılar takla atarak alkışlamışlar.

Köprülerin başına birer biletçi yerleştirmişler, her geçenden para almaya başlamışlar.

E, bakmışlar ki, ahali hiç sesini çıkarmadan tıkır tıkır ödüyor, köprülerin öbür tarafına da birer biletçi yerleştirelim, girerken ödesinler, çıkarken bir daha ödesinler demişler.

Padişah hafiften tedirgin olmuş, “ahali huzursuz olmaz mı, benden şikayetçi olmazlar mı” diye sormuş, merak buyurmayın hünkarım demişler, soytarılar yerlerde yuvarlanarak alkışlamış.

E, hakikaten görülmüş ki, ahali tıkır tıkır ödüyor, padişahın asabı bozulmuş, bu ne biçim tebaadır yahu böyle, bedava geçmeleri gereken yerden hem girerken hem çıkarken para alıyoruz, bana mısın demiyorlar demiş... Madem öyle, köprülerin ortasına şöyle ikişer metre boyunda birer izbandut koyun, eline de kalınca bir odun verin, Allah yarattı demesin, gelenin geçenin kafasını gözünü yarsın diye buyurmuş, soytarılar amuda kalkarak alkışlamış.

E, bakmışlar ki, ahali hem girerken hem çıkarken tıkır tıkır para ödüyor, köprülerin ortasında odunla haşat ediliyor, sonra da hiçbir şey olmamış gibi kan revan içinde yürüyüp gidiyor...

Padişah ateş püskürmüş!

İzbandutlara tiz haber verin, hem gelenin geçenin ağzını burnunu odunla darmadağın etsinler, hem de tek tek becersinler diye ferman vermiş, soytarılar kıçlarını duvara dayayarak alkışlamışlar.

Padişah bir hafta kadar sonra sormuş, şikayet eden var mı?

Yok sultanım.

Toplayın ahalinin hepsini sarayın önüne demiş.

Toplayıp getirmişler.

Padişah haykırmış, eyyy sevgili kullarım, şikayetiniz var mı?

Hep bir ağızdan yoookk diye bağırmışlar.

Memnun musunuz?

Memnunuzzz diye bağırmışlar.

Allah senden razı olsun demişler.

Allah seni başımızdan eksik etmesin diye dua etmişler.

Padişah iyice çılgına dönmüş, yatağanı çekmiş belinden, ağzından adeta köpükler saçarak “nasıl memnun olabilirsiniz ulann” diye üstlerine yürümüş...

Tam o sırada, kalabalığın teee arka taraflarından ihtiyarın biri cılız elini titreye titreye havaya kaldırmış, “benim bir şikayetim var hünkarım, ama haddimi aşmaktan korkarım” demiş.

Padişahın gözleri yaşarmış, çok şükür demiş, nihayet tebaamdan biri dayanamadı, söyle demiş, korkma...

“Sabah tarlaya giderken çok önemli değil ama, akşam dönerken köprünün üstünde yığılma oluyor, izbandut arkadaş yetişemiyor, kuyruk oluyor, eve gecikiyoruz, izbandut arkadaşların yanına birer yardımcı tahsis edilse, hem ona hem bize kolaylık olacak” demiş!



Neyse ki bizim ülkemizde böyle şeyler olmuyor.



Gerçi, köprülerimizin girişinde gişe varken, çıkışına da gişe koydular, ortasında da “milletin orasına koyacağını” söyleyen izbandut müteahhitlerimiz var ama...

Hiç olmazsa “kuyruk oluyor” diye şikayet eden yok henüz!