Bu aralar iki kişi bir araya gelse mevzu Ukrayna-Rusya savaşından giriyor, ‘memleketin ekonomisi neden böyle’den çıkamıyor... Putin’in fırlattığı hipersonik füze hızıyla garibanlaşan yurttaşlara, hap gibi şundan ötürü diyecek halim yok! Ama, ekonomiyi bugünlere getirenlerin ipucu dolu laflarından örnekler verebilirim...


***


“Başbakan çağırdı, ‘özelleştirmeyi sana bağladım abi’ dedi!”


“Özelleştirmede satıyorsun, satıyorsun bitmiyor! Ulaştırma, çimento, kağıt, şeker her şey devlete ait. Bir berber dükkanları kalmış özel teşebbüsün elinde!”


“Köprüyü satacak mısın... diyorlar. Hem de nasıl, otoyollar dahil hepsini! Babalar gibi satarız...”


Kendisi bakan, oğlu da bir tavuk şirketinin ortağıydı.. Oğlu ‘uygun’ koşullarda 4 bin toncuk çerezlik mısır ithal etti. Gazeteciler oğluyla ilgili soru sorunca yanıtladı: “Herkes gibi benim oğlumun da işi var. Yüzbinlerce tavuğu var. Mısırı içeriden de alır dışarıdan da. Tavukları mısırsız bırakamayız, sürekli yiyiyorlar!”


12 Ekim 2016’da vefat eden eski Hazine ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan... Rahmetli pek yetenekliydi.


***


Sonra, her şeyin bir kişiye bağlandığı sistem geldi. Bakın burası çok önemli, gıcır modelin ilk hazine ve maliye bakanı Cumhurbaşkanı’nın damadı Berat Albayrak oldu.


Sağolsun, çok şakacıydı... “Geçlerimize çokomelli bir mesaj vericem” cümlesi hala tat verir.


“Bol bol döviz alıp, 6 liradan 7 liradan, niye? Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya... 6-7 liradan toplayalım dolarları, 10-15 liradan satarız! Dolar düştü 5 liraya! Bunlar kara kara düşünüyor! Eyvah eyvah. E, ne yapacağız? Şöyle bir kriz çıksa da füze yağsa da şu olsa da, bu olsa da dolar yükselse de bir kar etsek! Çok beklersiniz, hele de seçimden sonra daha çok beklersiniz” lafları unulmaz. Hala yeri gelince güle güle kullanılır!


“Dolar yükselince endişelenmeli miyiz” sorusuna verdiği yanıt tarihe geçti: “Dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dolar borcunuz var mı? Dolarla bir işiniz var mı?”


Dolar, Türk Lirası karşısında yüzde 192, euro ise yüzde 224 arttı. Cumhurbaşkanı’nın damadı ‘at izi-it izi’ diyerek istifa etti.


***


Koltuğa Lütfi Elvan oturtulmuştu ki, “Enflasyonda arzuladığımız seviyede değiliz” falan deyince apar topar affedildi!


Doğal olarak sırasını bekleyen Nureddin Nebati geldi... Maşallah kıpır kıpırdı, gözlerinin içi parlıyordu. Her ağzını açtığında, ağzımız açık kaldı!


“Varlıklı bir aileden geliyorum... Ekonomi eğitimi almadım, piyasadan geliyorum! Turizmi bilirim, babamın oteli vardı! Akaryakıt işini bilirim, benzin istasyonumuz vardı! Otomotivi bilirim, bayilik işlettim!”


“Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır. Gözlerime bakar mısınız...”


“Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim.”


“15 liradan, 17 liradan dolar alanlar büyük finansörler değil. Çarpılan kim oldu? Her zamanki gibi küçük yatırımcılar!”


“Cumhurbaşkanımızın konuşmasından sonra döviz düşüşünü gördüğümde kıpır kıpır oldum. Arkadaşlara sordum; biz bir şey yaptık mı? Yok efendim... Lan nasıl? Harika...”


“Köpük gitti, gidiyor, gitmeye devam edecek.”


“Vatandaşın dövizle ne alakası var?”


“Doların 25-30 olmasını bekliyorlar. Türk lirası en zayıf durumda, gideceği yer yok!”


“Arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun!”


***


Erdoğan’ın ‘abi’ dediği Kemal Unakıtan!


Erdoğan’a ‘baba’ diyen Berat Albayrak!


Erdoğan’a, ‘arkamda’ diyen Nureddin Nebati!


Ekonominin kitabının yazıldığı AKP döneminin bakanları ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını, arkalarında, önlerinde duranı; dün, bugün ve yarın neler olacağını tek tek söylemiş... Daha ne yapsınlar?


Netice...


Abili, babalı ekonominin kuyruğundasın işte! Sana ait 1 cent bile yokken verginle 800 bin kişinin ‘kur korumalı mevduat’ faizini ödüyorsun! Kağızman’ın bir köyünde damdaki karları temizlerken geçmediğin köprülere para veriyorsun! Sata sata sana ait bir toplu iğnen bile kalmadı! Birileri 20 yıldır köşe oluyor, yurttaş olarak hep sen çarpılıyorsun!