Çocukken, yerde ekmek görürsek önce öpüp başımıza sonra da kurda kuşa kalsın diye yüksekçe bir yere koymamız öğüdü verilirdi. Yoksa çarpılırdık!

Yalan söylemememiz, başkasının malını mesela topunu, meşesini almamamız, kimseye haksızlık özellikle büyüklere saygısızlık etmememiz söylenirdi. Yoksa çarpılırdık!

Çocuktuk tabi, yapma denilenlerden bazılarını yapardık. Ben, saf saf çarpılacağım anı bekler dururdum sonra!

Babam pek anlatmazdı, annemden duyduk. Halam genç yaşta çarpılmış mesela...

Cereyana ama! Kırkağaç’ta yağmurlu bir günde evin bahçesindeki kümese girip, gevşediği için yanmayan ampulü sıkıştırayım derken elektrik akımına kapılıp oracıkta can vermiş.

Bu üzücü olayı ilk duyduğumda çocuk aklımda, o güne kadar bize verilen öğütlerin sonunda gelen ‘çarpılma’ lafı yankılanmıştı. Ekmeği yerden alıp öpmemek değil, bu dünyadaki bazı olaylar çarpıyormuş insanı!

Mesela, ekonomik krizde çaresiz bırakılıp perişan edilen Türk milleti, 2002 yılındaki seçimde iktidarda kim varsa fena çarptı. Felekleri şaştı.

Kovduklarının yerine ne koydular peki?

Tek başına bir işe yaramayan, ancak elektrik akımı ile çalışabilen ampul!

Ampul amblemli AKP, o gündür bugündür kendisini destekleyenlerin akımı ile idarede... Kimine ihale, kimine devlet katlarında koltuk, kimilerine istedikleri yerlere sızma fırsatı; ne istedilerse verdiler! Neyi nasıl yapmak istiyorlarsa yaptılar, bazen beraber bazen tek başlarına yürüdüler. Ellerinde milletin verdiği sihirli değnek, dokundukları zenginleşti. Az gittiler, uz gittiler; otoyoldu, köprüydü, yazlık kışlık saraydı, zeytinlikti, tarım alanıydı, meraydı, madendi, gökdelendi dere tepe düz gittiler...

Son durağa geldik! Bi şeyler olmaya başladı...

Benim de çocukluk anılarım canlandı... Çarpmaz sandığım ekmek işi mesela, çarpmaya başladı iktidardakileri!

Haksızlık etme denirdi bize, şimdi haksızlık edenler art arda çarpılıyor!

Kimsenin topunu, şekerini alma denirdi çocukken, bugün alınıp doğru kullanılmayan vergiler çarpıyor birilerini!

Yalan söyleme çarpılırsın diye bin kez söylenirdi biz çocukken, bugün söylendiği gibi gerçekten çarpılıyor bazıları!

Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanı gibi mesela...

Elektrik faturasını ödemeyen CHP Genel Başkanı’nın elektrikleri şak diye kesildi. Şirket, yasal hakkı kullanmış borcundan ötürü mühürlemişti saati.

Enerji bakanı çıkıp, “Sn. Kılıçdaroğlu o gece elektrikler gerçekten kesik miydi” diye sorup, dalga geçti aklınca!

Bakanın lafından sonra Kılıçdaroğlu, “Ey bakan, bu yalansa hemen istifa edecek misin” diye sorup, kesme tutanağını paylaştı!

Bakan elektrik çarpmışa döndü!

Düşünüp taşındı, Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği Güllü Demir isimli yurttaşın elektrikleri kesik evini gözüne kestirdi... Şunu dedi bu kez: “Sn. Kılıçdaroğlu, kayıtlara göre gittiğin evin borcundan dolayı elektriğinin kesik olmadığı tespit edilmiştir!”

Bakana yanıt, mumun sönmesi için yatsıyı beklemeyen yurttaştan, bizzat Güllü Demir’den geldi:

“Dün Kılıçdaroğlu evime geldikten sonra kaymakamlıktan arandım! Ardından evime bir kişi geldi!. Yardım edileceğini söyleyip kişisel bilgilerimi istediler ve elektriklerim açıldı!”

İşin aslı astarı şuydu... Güllü Demir de milyonlarca yurttaş gibi ekonomik açıdan zordaydı! Dört aydır ödeyemediği elektrik faturaları kabak gibi ortadaydı! Ödenmeyen faturalar birikince evin elektriği kesilmişti! Kaymakam, yukarılardan gelen panik halindeki talimat gereği devreye girmişti.

Güllü Hanım’ın kesik elektriği Kılıçdaroğlu ziyaretinden saatler sonra para falan ödenmeden apar topar açılmıştı!

***

Sizi bilmem ama çocukken bize ne söylendiyse doğruymuş meğer!

Yalan söyleyen, haksızlık eden, ekmeği yerden kaldırmayan çarpılıyormuş...

Eksik kaldı bir de tüy dikeyim diyene sorulu not... Bugünden sonra borcundan ötürü elektriği, doğalgazı, telefon hattı kesik olanlar; kredisini, kredi kartı borcunu ödeyemedikleri için evlerine haciz gelenler de talimatla çalışan valiliklere ya da kaymakamlıklara gidip, “Rica etsek, Güllü Hanım gibi bizim de kesik elektriğimizi, doğalgazımızı bağlatsanız, haczedilen eşyalarımızı geri verdirseniz” derlerse, ne yapmayı düşünüyorsunuz?