Savaş var... Kanal kanal geziyorum, haberler için. BBC’yi açtım. Muhabir, Ukrayna’ya gitmiş geniş bir caddenin kıyısında son durumu anlatıyor. Arka plandaki kocaman koyu siyah duman kümesini göstererek, “Az önce Ruslar tarafından bombalandı. Büyük bir gürültü çıktı, yer sarsıldı” diyor. O sırada caddeden araçlar gelip geçiyor.


Muhabir konuşmasını sürdürürken arkasında bir şey oluyor! İki üç araç yavaşlayıp duruyor, karşı tarafta da araçlar yavaşlayıp duruyor! Dört yol gibi bir yer burası, sol taraftan araçlar geçmeye başlıyor... Yavaşlayıp duranlar için kırmızı ışık yanmış, diğerlerine de yeşil!


Az önce deprem etkisi yapan bir bir bomba, füze, roket neyse patlamış, arkada dumanlar. Ukraynalılar kırmızı ışıkta bekliyor!


Bu geçen gündü...


28 Şubat’ta başka bir bombalı öyküye, hem de birinci ağızdan ulaştım. Adı Natalie Slyusar. Sivil toplum aktivisti ve oğlunun doğum günü için pasta yapmaya çalışan bir anne!


Kendisi anlatsın...


Bugün oğlumun doğum günü. Arkadaşlarıyla bir parti ve yerel pastaneden en sevdiği süper çikolatalı pasta istedi.


Ama dün gece, öncekiler gibi banyonun zemininde uyudu! Çünkü burası bizim dairemizdeki en güvenli alan ve kesinlikle apartmanın karanlık bodrum katı ve metro merdivenlerinden daha uygun.


Saat 5’te uykuya dalabildiğim ilk gündü ve bir patlama sesinden değil, gezegendeki normal insanlar gibi uyandım.


Oğlum uyurken, Rus işgalcilerin işgal ettiği bir banliyöde yaşayan yaşlı hasta ailemle iletişim kurmaya çalıştım. Trafo merkezleri hasarlıydı, elektrikleri kesikti, dükkanlar, eczaneler kapalıydı.


Harkov çevre yolunda sürekli ateş açıldığı için oradan kaçmak neredeyse imkansız.


Ukrayna Ordusu ve öz savunma güçleri yapılan saldırıyı püskürtmeyi başardıktan sonra, annemle babamın daha güvenli bir bölgedeki akrabalarına katılabileceğini umdum.


Ama yapamazlar... Ruslar hala orada. Nihayet! Ulaştım aileme, annemin daha iyi hissettiğinden emin olduktan sonra ve henüz bir patlama olmadığı için oğluma verdiğim sözü yerine getirmeye karar verdim: Çikolatalı pasta!


Dört yumurta, un, şeker alıp internetten bir tarifle karıştırmaya başladım.


Kocam bağırdığında pasta fırındaydı, “Acele et! Hava saldırısı sireni! Uçaklar uçuyor! Elektrikli cihazları kapatın, çabuk!”


Telefonlarımızı alıp kaçtık. Patlamalar evimizi, bahçeyi, otoparkı vurdu!


Ne kadar sürdüğünü tanımlamak zor. Ama bittiğinde, eve döndüğümüzde, kabarık kek korkunç düz, kuru kahverengi bir gözleme haline gelmişti!


Koltuğa oturdum ve ilk defa ağlamaya başladım... Kocam korktuğumu sanıp beni teselli etmeye çalıştı.


“Korkmuyorum, hayır! Bu cehennemin ortasında çocuğuma doğum günü pastası yapmak istedim! Ona kek yapamam, biliyorsun, yapamam... Bu nasıl olabilir ki? Oğlum neden mutlu ve tatlı bir yaşa sahip olamıyor?”


Normal hayatta gözyaşları benim işim değil! Ben duygusal bir insandan çok, sert bir kayayım! Ama bugün vazgeçtim...


Kocam arabanın hasarını incelemeye giderken ben çikolatalı pastayı nasıl ve nereden alabilirim diye düşünüyordum. Sonuçta, mumlar bekliyordu!


Oğluma sarıldım... “Tatlım biliyorsun, senin için böyle bir doğum günü istemiyordum. Kek mahvoldu. Üzgünüm.”


“Herşeyi anlıyorum anne, sorun değil” dedi, “Herşey bittiğinde bir tane alacağız. Bir avukat olacağım ve onları Lahey’de dava edeceğim, göreceksin! Merak etme, herşey yolunda...”


Kendimi toparlamam gerek, biliyorum!



Bir araya getir, bir B planına ihtiyacımız var dedim kendi kendime, kalan tereyağı ve kakaoyu çıkardım... Ben bir Ukraynalıyım, çocuğuma doğum günü pastası yapmaktan alıkoyabilecek hiçbir Rus uçağı, gemisi yok...


***


Savaşı yaşayan toplumlar için ‘filler tepişirken çimenler ezilir’ lafı söylenir hep. Galiba Ukraynalılar öyle düşünmüyor.


Füzeler binalarını yıksa da, sevdiklerini bu dünyadan koparsa da çimen olmayı reddediyorlar. Biz insanız diyerek kimi kırmızı ışıkta zınk diye durup, trafik kurallarına uyuyor, kimi market kuyruğunda bekleyip stoklamak için değil günlük gereksinimi kadar alış veriş yapıyor, kimi oğluna bomba arası doğum günü pastası hazırlıyor.


Bombalar ne denli gelişmiş olurlarsa olsunlar bazı toplumlarda kültürü, özgür ruhları, direnci, karakterleri vuramıyor.