Türkiye’de girişimcilik deyince, işlek bir caddede kafe, restoran veya perakende satış yapan bir mağaza açmak akıllara geliyor. Bu saydıklarımız da girişimcilik örnekleri olmakla beraber esas bizi kalkındıracak olan sanayi, tarım, teknoloji ve bilişim sektörlerindeki girişimler olacaktır.

Girişimcilik ruhu denilen ruh, size doğuştan bahşedilen bir yetenek midir yoksa doğup büyüdüğünüz ortamın size fısıldadıkları mıdır? Benim görüşüm ikincisi olduğu yönünde. Bu görüşümü destekleyen birçok bilimsel çalışma da mevcut. Şöyle ki, ülkelerinden göç eden insanlar yeni göç ettikleri ülkelerde belli bir süre sonra oranın insanlarıyla aynı girişimcilik ruhuna sahip olabiliyorlar.  Veya Almanya’da doğan Türklerin Almanlarla aynı girişimcilik oranlarına sahip oldukları görülüyor.

Peki, neden Türkiye; girişimcilik, inovasyon, verimlilik, start-up deyince akla gelen ilk ülkelerden biri olamıyor? Neden günlük hayatta kullandığımız; robot süpürge, televizyon, bilgisayar, otomobil, cep telefonu, internet vb.; birçok ürün ve hizmetin mucidi, ilk üreticisi, fikri mülkiyet hakkı sahibi biz değiliz? Neden tarımda yenilikler ve verimlilik deyince akla Türkiye gelmiyor? En iyi olduğumuz bir şeyler olmalı bu dünyada. ABD’nin, Almanya’nın, Japonya’nın bizden öğreneceği bir şeyler.

Bunun için öncelikle gençlerimizin hayalleri olmalı, girişimcilik hedefleri doğrultusunda bilgi edinme uğraşları olmalı. Bu doğrultuda okuyup, bu doğrultuda gezip görmeli, hayatın içinde kalmalılar. Ancak bugün gençlerimizin hayatı adeta sosyal medyadan ibaret hale gelmiş durumda. Onları buna sevk eden ne? Aslında üretime, hayatın içinde kalmaya, gerçek anlamda hak ettikleri gibi yaşamaya teşvik edilmedikleri için, hayallerinin önünde engeller olduğu için, dolaylı yoldan girişimden uzaklaştırılmış oluyorlar.

KURUMSAL YAPIMIZIN RÖNTGENİ

Bu doğrultuda, en son 2019 yılında The Global Entrepreneurship and Development Institute tarafından yayınlanan Global Girişimcilik Endeksini inceledim. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde Türkiye tüm gelişmiş ülkelerin gerisinde kalarak listede 44. sırada yer alıyor. Girişimciliği nasıl ölçtükleri bize neler yapmamız konusunda ipuçları verebilir. Bunun için endeksin bileşenlerini incelememiz de yarar var. Böylelikle nelere önem vereceğimizi görebiliriz. Benim en çok dikkatimi çeken husus her bir bileşenin; biri kurumsal biri de bireysel olmak üzere iki tane alt bileşenden oluşuyor olması. Kurumsal bileşenler ülkenin bireylere sundukları, bireysel bileşenler bireylerin kendi çabaları ile ilintili. Tam bu noktada çok önemli bir detay var. Çalışmada, Türkiye; bireysel bileşenler -yani bireylerin kendilerini geliştirmeleri- konusunda oldukça ileri seviyede iken kurumsal bileşenler konusunda çok geride kalıyor. Yani kurumsal yapı, vatandaşa yeterli imkânı sunamıyor.

Örnek vermek gerekirse; beşerî sermaye bir bileşen. Bunun bireysel alt bileşeni bireylerin eğitim seviyesi. Türkiye 100 üzerinden 71 puan almış. Almanya’nın burada puanı 62. Ama gel gelelim kurumsal alt bileşen olan personel eğitimi konusunda Almanya 59, biz ise 42 puan almışız. Böylece Almanya kendini daha az geliştiren vatandaşına işi öğretmeyi daha iyi becererek bizim önümüze geçmiş.

Çok çarpıcı bir örnek daha: “Risk kabulü” bileşeninin alt bileşenlerini inceleyelim. Listede en girişimci ülke olan ABD’nin bireysel bir bileşen olan; bireylerinin risk alma kapasitesi (işe dair bilgi düzeyi/iş yapma isteği gibi unsurlar) 71 puan, Türkiye’nin 67 puan. Yani çok yakın. Fark kurumsal yapıda ortaya çıkıyor. Ülke riskinin yatırım için elverişliliğini içeren alt bileşende ABD 100 tam puan alırken, Türkiye 100 üzerinden 30 puan alabilmiş.

Daha çarpıcı bir örnek: “Ürün inovasyonu” bileşeni. Bireysel alt bileşen yeni ürüne bireyin tüketim ve üretim açısından adaptasyonu: Türk insanının puanı 97, ABD’li vatandaşın ise sadece 68. Bakın nasıl fark atmış bizim vatandaşımız. Peki kurumsal yapıya gelince? Teknoloji transferi isimli “iş ortamının yeni ürünler geliştirmek için yeniliklerin uygulanmasına izin verip vermediğinin” ölçüsünde durum şöyle: ABD 100 tam puan, Türkiye 49 puan.

ACI BİR HAKİKAT

Çok önemli bir bileşenle bitireyim: “Kültürel Destek”: Bireysel alt değişken olan “kariyer statüsü”; girişimcilerin statü ve kariyer seçimi açısından nasıl gördüğünü inceliyor.  Kurumsal alt değişken olan “ülkedeki yolsuzluk seviyesi” ise ilk değişkeni doğal olarak etkiliyor. Güçlü bir kültürel destek olmadan, en iyiler ve en zekiler sorumlu girişimciler olmak istemezler ve geleneksel bir mesleğe girmeye karar verirler. Türkiye kariyer olarak girişimcilikten 66 puan, Almanya ise sadece 53 puan almış. Yani bizim vatandaşımızın kültürü girişimciliği daha çok destekliyor. Ancak yine kurumsal değişkende takılıyoruz. Alman vatandaşının yolsuzluk olmayacağına inancı 91 puan, bizim 47 puan.

Görüldüğü üzere kurumsal yapımız vatandaşın kapasitesine yetişememiş. İnşallah Türkiye ikinci yüzyılında kurumsal yapısında büyük reformlara imza atacaktır.

(Endekste birçok bileşen var ilgisi olanların incelemesini öneririm).