TÜİK’in adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre 31.12.2022 itibarıyla İstanbul’un nüfusu 15 milyon 908 bin kişi olmuştur. Geçici koruma statüsüyle ülkede bulunan Suriyeliler bu nüfusa dâhil değildir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın resmi verilerine göre İstanbul’daki geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 537bin kişidir.

Küçük bir yüzölçümüne sahip İstanbul’da anlık yerli-yabancı turistler ve iş icabı orada bulunanlarla beraber 17 milyonu aşkın insanın etkin* bir şekilde; yaşamasının, kamu hizmeti almasının, üretime katkı sağlamasının olanağı bulunmamaktadır. *[İktisat biliminden ödünç aldığım “etkinlik” kavramı, “verimlilik” (efficiency) anlamında kullanılmaktadır. Devlet yönetiminde, politikaların başarısını ölçmek ve hangi politikaların izlenilmesi gerektiğini belirleyebilmek için objektif bir ölçüye ihtiyaç duyulur. Bu anlamda benim tasarımımdaki devlet yönetiminin ölçüsü etkinliktir. Etkinlik kriteri olarak neyin seçileceği (halkın faydası/refahı/serveti) ve bunların adil bölüşümü ayrıca bir değerlendirme konusudur.]

İstanbul’un nüfusunun yol açtığı sorunlar:

- Olası depreme hazırlanmadaki güçlük: Bilindiği üzere İstanbul 1. Dereceden deprem riski olan bir kent. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Raporu’na göre Mw=7,5 senaryo depremi sonrasında İstanbul’da 194 bin binanın (bazı haber sitelerinde “bina” ile “hane” karıştırılıyor burada rapor binadan bahsediyor) orta ve üst seviyede hasar göreceği tahmin edilmiştir. Olası bir depremde 2 milyon kişinin barınma sorunu yaşayacağı öngörülmektedir. Özellikle ağır hasar alabilecek binaların (depremin büyüklüğüne ve tahminin hata payına göre değişebilecek bu sayıya 100 bin diyelim) acilen dönüştürülmesi gerekmektedir. 100 bin binanın dönüştürülmesi için çok fazla zaman ve maddi kaynak gereklidir.

- Trafik: Bu köşedeki “Nüfus İstanbul” adlı makalemde bu konuyu detaylıca incelemiştim. Ciddi bir işgücü kaybı ve stres doğuran bir sorun.

- Güvenlik: 16 milyon kişinin tek bir şehirde yaşaması ulusal güvenlik anlamında kesinlikle yanlıştır.

- Kamu yatırımlarının etkinsizliği: Kilometrekareye (göçmenler hariç) 3 bin 62 kişi düşen İstanbul’da ilave her bir kamu yatırımının verimliliğinin giderek azaldığı birçok çalışmayla tespit edilmiştir. Şöyle anlatalım; üç odalı bir evde üç arkadaş, kendilerine ait odalarda birçok anlamda sağlıklı bir biçimde yaşar. İlave bir kişiye aynı konforu sağlamak isterseniz, başlangıçta tüm altyapısı üç odaya göre tasarlanmış eve yeni bir oda inşa etmek zorunda kalırsınız. Altyapınızı yenilemek ciddi bir masraftır. İlave kişiyi odaları boş duran diğer evlerden birine yerleştirmek çok daha akıllıca olur.

İnsanları İstanbul’dan başka şehirlere yönlendirmek aşırı kamu müdahalesi midir? Bilakis Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın verilerine göre, kamunun 2003-2019 yılları arasında İstanbul’a yaptığı 80 milyar TL’lik yatırım bizzat aşırı kamu müdahalesidir (bu yatırımlara 3. havalimanı ve 3. köprü gibi yatırımlar dahil değil).  Örneğin Bursa’ya 2019 yılında sadece 443 milyon lira yatırım yapılırken aynı dönemde İstanbul’a 10,6 milyar lira yatırım yapılmış. Arada 24 kat fark var. Bursa 3,2 milyon nüfusuyla en büyük dördüncü ilimiz. Bu haliyle İstanbul tüm vatandaşların sırtına bir yük olmaktadır.

NE YAPILMALI?

- Kamunun aşırı müdahalesine sınırlama: İstanbul’a daha fazla, “büyük yatırım” yapmayarak, onu cazip hale getirmekten kaçınmalı.

- Tersine iç göçü teşvik: İstanbul en fazla göç veren ilimiz. 2021 yılında 400 bin kişi İstanbul’u terk etmiş ama bir o kadarı da geldiği için nüfusu azalmamış. Diğer şehirlerdeki; girişimcilik ve istihdam imkanları radikal teşviklerle artırılmalı, emeklilerin diğer illerde yaşaması teşvik edilmeli. İstanbul’a yapılacak milyarlarca lira (deprem haritası dikkate alınarak) diğer illere harcanmalı.

- Kamu kurumları: Ak Parti döneminde anlaşılması zor bir biçimde başkentten İstanbul’a taşınan kamu kurumları (merkez bankası, kamu bankaları ve diğer kamu kurumları) tekrar Ankara’ya taşınmalı. Özel bankalara, federasyonlara vb. Ankara’ya taşınması için tavsiye verilmeli, cazip imkân sunulmalı. Finas merkezi Ankara’da kurulmalı.

- Kısıtlayıcı radikal önlemler: Konut arzı kısılmalı. İstanbul’da yeni imar alanları açılmamalı. İstanbul’daki üniversitelerin kontenjanları azaltılmalı, yeni üniversite açılması önlenmeli. Lokasyonun öneminin olmadığı, ev-ofis şeklinde çalışan sektörlerin İstanbul yerine başka şehirlerde ikamet eden kişileri istihdam etmelerini sağlayacak teşvik ve önlemler alınmalı. Anadolu’da yeni sanayi bölgeleri için teşvik sağlanmalı. Medya/sinema sektörleri İstanbul’dan taşınmalı.

- Suriyeliler: (hepsinden önce) Misafirlerin ülkelerine ivedilikle dönmeleri sağlanmalı.

Not: Tüm politika önerilerim tartışmaya açıktır. Ama açık olan bir şey var ki bu sorunların öncelikli bir şekilde çözülmesi gerektiğidir.