Kaç gündür incir çekirdeğini doldurmayacak mevzuları konu ederek içinden çıkılmaz tartışmalara gömülmüş durumdayız.

Onlarca hukukçu, akademisyen, gazeteci oturup harıl harıl tartışıyor:

■ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçimleri yenilerse aday olabilir mi?

■ Seçim kararı alındıktan sonra geçmesi gereken süre 60 gün müdür 90 gün mü?

Muhalefetin bir bölümü haklı olarak “hukuki boyutlarını tartışmayacak mıyız” diyerek tartışmaya dahil oluyor.

■ Seçim tarihi seçim sürecinin başladığı gün mü olacak oy kullanma günü mü? Bu kapsamda seçim yasasında yapılan değişiklikler 14 Mayıs’taki seçimde geçerli olur mu?

Muhalefetin başka bir bölümü “Biz seçime odaklandık. Bunları hukukçular tartışsın, biz Erdoğan’ı sandıkta yenmek istiyoruz” diyor ama bunu söyleyerek dahi tartışmaya katılmış oluyor.

İktidar yanlıları “Nasıl olsa son kertede bizim dediğimiz olacak” rahatlığıyla “Tartışılmasında zarar yok, tartışma devam etsin ki memleketin gerçek sorunları geri plana düşsün” düşüncesiyle tartışmaya taraf oluyor ve tartışmaları uzatıyor.

★★★

Oysa her şey açık:

■ Cumhurbaşkanı Erdoğan, hukuken aday olamaz ama yeni Anayasa düzenlemesi yoruma açık bırakılmış. Olabileceğini savunanlar da var. Mesele tamamen yeni Anayasa metnini yazanların beceriksizliğinden ve aceleciliğinden kaynaklanmış. Tek bir geçici maddeyle halledilebilecek bir mesele, hukukçuların içine düştüğü dipsiz bir kuyuya dönüştürülmüş.

Neticede seçim sürecinde birileri mutlaka “aday olamaz” diyerek yasal yollara başvuracaktır. Anayasa’daki muğlaklıkla ilgili son yorumu, o başvurunun yapılacağı Yüksek Seçim Kurulu yapacak ve meseleyi karara bağlayacak. Bu durumda kararlarına itiraz hakkı dahi olmayan YSK ne derse o olacak. Tartışmayı kim kazanırsa kazansın, İstanbul seçimlerinde olduğu gibi son kararı “yasal olarak” YSK, “fiili olarak” millet verecek. Muhalefet kanadından yapılan itirazların “muhalefet Erdoğan’dan korkuyor, yasal yollarla aday olmasının önüne geçilmek isteniyor” algısını güçlendirdiğini vurgulamak gerek. Belki de o yüzden muhalefet partileri, hukuksuz olduğunu bile bile Erdoğan’ın adaylığına itiraz etmeyecekler.

■ Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu, seçim kararından sonra 60 gün geçmesini öngörüyor. Milletvekili Seçim Kanunu ise bu süreyi 90 gün olarak belirtiyor. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilirken mevzuatı hazırlayanlar Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin aynı gün yapılacağına hükmetmiş ama milletvekili seçimlerindeki 90 güne rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimi için 60 gün süre vermiş. Bu da tam bir acemilik ve acelecilik ürünü.

Hal böyle olunca da tartışma başlamış. Oysa normlar hiyerarşisine göre özel ve yeni kanun geçerlidir. Yani Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu uygulanacaktır. O da 60 gündür.

Neticede bu konuda da yine yasal kararı YSK, fiili kararı millet verecek.

■ 2022’de Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklikler 6 Nisan 2023 gününden sonra devreye girecek. 14 Mayıs’ta yapılacak seçim için takvim 60 gün önceden başlayacaksa seçim takvimi de 8 Mart’ta başlayacak. Bir grup seçim tarihinin 8 Mart olacağını ve 2022’de yapılan değişikliklerin 14 Mayıs seçiminde geçerli olmayacağını savunuyor. Başka bir grup ise dikkate alınması gereken tarihin oy kullanma günü olan 14 Mayıs olacağını ve değişikliklerin uygulanacağını ifade ediyor.

YSK 2011 yılında seçim tarihi olarak oy kullanma gününün dikkate alınacağına dair emsal bir karar vermiş. Haliyle burada da emsal kararına uygun bir karar verecektir.

Yani bu konuda da yasal kararı YSK, fiili kararı millet verecek.

★★★

Ben sokakta olan bir gazeteciyim. Her gün onlarca insanla sohbet ediyorum ve bu tartışmaların kimsenin umurunda olmadığını görüyorum. Millet, bütün bu tartışmaların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sonuçları olduğunun farkında. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın yeniden aday olup olmayacağına da seçim takvimine de kararını vermiş durumda.

YSK ne karar verirse versin. Millet kararını vermiş, sandığı bekliyor.

Lafı fazla uzatmadan sözü, yetkiyi ve kararı millete bırakmakta fayda var.