İş insanı bir arkadaşımla yeni kabineyi konuşuyorduk.

“Kabine açıklanınca nedense iyimser bir duyguya kapıldım” dedi.

Ben biraz açmasını rica ettim.

“Aslında pek bir şey değişmedi. Cumhurbaşkanı değişmedi, sistem değişmedi. Peki neden bu iyi hisse kapıldık?” karşılığını verdi.

Aylardır olup biteni izleyip anlamaya çalışan bir gazeteci olarak şu yanıtı verdim:

“İlki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimden bu yana sergilediği tavırdandır. Seçim geçince rahatladı. Rakipleriyle dalga geçmek dışında muhalefet tabanını düşmanlaştıran dili kullanmayı bıraktı. 29 Mayıs’tan bu yana kavga görüntüsü de vermedi. Kutuplaştırıcı dilden, kavgadan, kirli dilden o kadar yorulmuşuz ki kavgasız geçen birkaç günde kendimizi iyi hissettik.

İkincisi öfke nöbetleriyle kendisinden geçen, önüne gelen herkesi tehdit eden, tuhaf ilişkileriyle öne çıkan, elindeki gücü rakiplerine karşı suiistimal eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gitti. Yerine de Mülki İdare’den devleti bilen, diyalog yanlısı, sakin bir isim geldi. Hani bir apartmanda kavgacı bir komşu vardır ya... Herkesin burnundan getirir. Günün birinde o komşu apartmandan taşınır ve yerine taşınan komşu, herkesle beklenmedik bir uyum sağlar. İşte öyle bir şey...

Üçüncüsü, benim açımdan çok önemli değil ama siz iş insanları için önemli olabilecek bir gelişme. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Nurettin Nebati’nin ne idüğü belirsiz heterodoks ekonomi politikalarının yerine “rasyonel” politikalar izleyeceğinin sinyallerini veriyor. Büyük ihtimalle Merkez Bankası, TÜİK, SPK, BDDK gibi kurumların yönetimlerini de değiştirecek. Üstelik, Erdoğan da Şimşek’e tam yetki vermiş gibi.”

Arkadaşım beni dinledikten sonra şöyle dedi:

“Haklısın, özellikle de Süleyman Soylu konusunda söylediklerine katılıyorum. Hepimizi çok germişti.”

★★★

Seçim bitti ve 5 yıl daha Erdoğan iktidarında yaşayacağız.

Arkadaşımın yaşadığı o güzel hissin geçici değil, uzun soluklu olmasını diliyorum.

Ancak nedense bende öyle olmayacağına dair bir his var.

Karamsarlığımın baş nedeni ülke ekonomisinin durumu.

Zira Şimşek’in elinde sihirli değnek yok.

Buna karşın enflasyon sorunu ve derin yoksulluk can yakıyor. Vatandaşın alım gücü çok düşük. Emekliler, asgari ücretliler, kamu çalışanları hayat pahalılığı karşısında çaresiz. Üretim ekonomisi, haliyle ihracat, sermaye kontrolüne varan tedbirler nedeniyle hedeflenenin çok gerisinde. Seçim ekonomisi, bütçede ve mali disiplinde büyük kara delikler açmış.

Körfez ülkelerinin, Azerbaycan’ın Merkez Bankası’na depoladığı paralarla, Rusya’nın ertelediği doğalgaz borçlarıyla ekonomimizin dönmeyeceğini Şimşek hepimizden iyi biliyor.

O nedenle ciddi yapısal reformlara ihtiyacı olacak.

Demokrasi, hukuk devleti gibi konularda da gelişmeler olmak zorunda.

Dış politikamızın, Rusya-Arap Yarımadası arasına sıkışmış dar koridordan çıkması şart.

Avrupa ikiyüzlü politikalar izleyebilir ama Türkiye ekonomisinin Avrupa ve ABD pazarıyla Avrupa sermayesine ihtiyacı var.

Oysa, Erdoğan’ın göreve başlama töreni sırasında ortaya çıkan tablo bir kez daha gösterdi ki Erdoğan’da bu tabloyu değiştirme niyeti pek yok.

Törene yaklaşık 50 ülkeden (eski ve mevcut) devlet ve hükümet başkanı seviyesinde katılım olmasına karşın (NATO Genel Sekreteri, Bulgaristan ve Macaristan dışında) NATO ve Avrupa Birliği ülkelerinden önemli bir katılım olmadı.

Teorik olarak ekonomisiyle demokrasisiyle (G-20 ülkesi olarak) dünyanın süper liginde bulunması gereken bir ülkeyiz.

Buna karşın, Erdoğan’ın kurduğu ittifaklara bakıldığında, Türkiye kendi isteğiyle hep ikinci ligde kalmak isteyen bir ülke görünümünde.

Sanki ülkeyi yönetenler “Okyanusta büyük balık olmak yerine akvaryumda büyük balık olalım” düşüncesinde.

★★★

Yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mevlüt Çavuşoğlu’ndan farklı olarak duruşu ve diplomasi donanımı olan bir isim. Bu konuda tavır alarak Erdoğan’ı ikna etme ve Batı ile ilişkileri yeniden canlandırma kapasitesine sahip. Yeni İçişleri ve Adalet Bakanlarının desteğini de alarak ülkenin ve Şimşek’in ihtiyacı olan değişime öncülük edebilir.

İzleyip görmekte fayda var.