Muhalefet tabanından izleyicilerimizle, okuyucularımızla sokakta karşılaştığımızda en çok duyduğumuz sorulardan biri şu oluyor:

“İktidar seçimi kaybederse, bırakır mı? Yoksa Trump gibi ya da Brezilya’da seçimi kaybeden Bolsonaro gibi olay çıkarır mı?”

Bu tür sorulara karşılaştığımda yanıtım tereddütsüz “Olur mu öyle şey, millet ne derse o! Kulak asmayın böyle komplo teorilerine” oluyor.

Ancak onlar da genellikle “Peki ya bu SADAT ne iş? Niye bu kadar silahlanıyorlar? Paralel bir ordu mu kuruyorlar?” karşılığını veriyor.

Bu kaygıyı yaşayan muhalefet seçmenleri, mafyanın son zamanlarda çok fazla görünür olmasından da yakınıyorlar.

Kendilerini dizilerde ve filmlerdeki karakterler gibi “vatan millet için hukuk tanımaz, kurşun atan/kurşun yiyen kahramanlar” gibi gören bu örgütlenmeler, gözümüze bu kadar çok sokuldukça, insanların biraz önce sözünü ettiğim kaygıları yaşaması da kaçınılmaz oluyor.

★★★

Şunun altını çizmek istiyorum:

2002 yılında iktidara geldiklerinde “Seçimi kazandılar, iktidara geldiler ama muktedir olabilecekler mi?” sorularına muhatap olan bir siyasal hareketin, 20 yıl sonra “seçimi kaybederlerse bırakırlar mı?” sorusunun muhatabı olması hem Türkiye için hem o siyasal hareket için acı verici bir durum olsa gerek.

İktidar bunun farkında değil ama bu algıyı yaratmasında, sadece anti demokratik uygulamaları, güvenlikçi ve baskıcı politikaları değil, SADAT gibi “lejyoner” organizasyonların ve mafya yapılanmalarının çok fazla “görünür” ve “hesap sorulmaz” hale gelmesinin de büyük katkısı oldu.

★★★

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu SADAT’ın şirket binasına baskın yaparak, seçmen tabanındaki bu “paramiliter yapılanmalar” korkusunu yıkmak istemişti.

Büyük ölçüde de başarılı oldu.

SADAT, korkudan olsa gerek, Kılıçdaroğlu’nun karşısına bir yönetici dahi çıkaramadı. Kılıçdaroğlu’nun SADAT’a giriş kapısının önünden meydan okuması, kamuoyunda “bu muymuş?” algısı oluşturdu.

SADAT o tarihten sonra da sıkı bir halkla ilişkiler çalışması başlatarak, kamuoyundaki olumsuz algıyı değiştirmeye çalışmış, hatta unutulmak için sessizliğe gömülmüştü.

O sessizlik önceki gün bozuldu.

Kılıçdaroğlu’nun TV 100’de katıldığı söyleşi sırasında ekranın altında SADAT’ın bant reklamı yayınlandı.

Reklamın yazılı kısmında SADAT’ın “Stratejik danışmanlık, eğitim ve lojistik hizmetleri” verdiği vurgulansa da sağ tarafta dönen videolu kısımda tam teçhizatlı bir özel kuvvet mangasının yaptığı bir baskının görüntüleri yer alıyordu.

★★★

Bu durum kamuoyunda büyük tepki çekti.

TV 100 yönetimi de reklamcısını kovarak reklamı tasvip etmediğini savundu.

Dilerim öyledir. Dilerim kamuoyundan gelen büyük tepkiden reklamcıyı kurban ederek kurtulma yolunu seçmemişlerdir. Bu konuda, “beyana inanmayı” ve SADAT’ın yaptığına odaklanmayı tercih ediyorum.

Akılları sıra Kılıçdaroğlu’na reklam misillemesiyle “gol” attıklarını sanan SADAT’çılar, bu cüreti iktidardan ve silahlı özel kuvvet mangalarından alıyor.

Sözü uzatmaya gerek yok:

Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir programa özel kuvvetin baskın görüntüleriyle dahil olmak bir reklamdan öte bir tehdittir.

Sadece Kılıçdaroğlu’na değil, iktidarı desteklemeyen milyonlara yapılmış bir tehdittir.

Üstelik silahlı bir tehdittir.

Yargının bu tehdide karşı adım atmasını beklemiyorum.

Ancak Kılıçdaroğlu nezdinde tehdit edilen milyonlar, hesabını ilk fırsatta soracaktır.