Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ittifak ortağının salı günü attığı “Hadi Mayıs’ta yapalım” pasını çarşamba günü değerlendirip, seçimleri 14 Mayıs’ta yapma niyetini açıkladı.

Bunu yaparken de “Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, altılı masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına, kifayetsizlere ‘yeter’ diyecektir. Sözü de kararı da geleceğini de millete bırakmak istemeyenlere rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız.” deyiverdi.

Bu açıklamayı dinlerken güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.

Zira bunları 3 Kasım 2002’de iktidara gelmiş bir partinin lideri söylüyor.

Bir lider düşünün ki Cumhuriyet’in kurulduğu 1923’ten bu yana geçen 100 yılın 20’sinde, yani beşte birinde iktidarda kalmış, elindeki siyasi güç sayesinde her istediğini yapmış, son dört yılda Cumhuriyet’in kurucularının dahi sahip olmadığı yetkilerle donatılmış ve “tek adam” haline gelmiş.

★★★

Liderliğinde geçen 20 yılda,

- Hukuk devleti darbe üstüne darbe almış. Anayasa, yasalar delik deşik edilmiş.

- Temel insan hakları, özgürlükler kaşıkla verilmiş kepçeyle alınmış.

- Adalet mumla aranır hale gelmiş. Gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, muhalif siyasetçiler cezaevini su yolu etmiş.

- Devlet, parti devleti haline getirilmiş.

- İdeolojik saplantılarla eğitim sisteminin temeline kibrit suyu dökülmüş.

- Usulsüzlükler, yolsuzluklar günlük hayatın sıradan olaylarına dönüşmüş.

- 20 yıl içinde çevresi, taraftarları iktidarın yarattığı rant sayesinde görülmemiş bir zenginliğe sahip olmuş.

- Kendileri (Anadolu’daki deyişiyle) “yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındayken”, millet onların yarattığı ekonomik kriz yüzünden tam anlamıyla geçim derdine düşmüş, yoksulluğa mahkum edilmiş.

Ve Millet 14 Mayıs’ta yıllardır sözü de kararı da tek bir kişide toplamış bir iktidara değil, “iktidar yüzü görmemiş” muhalefete “yeter” diyecekmiş!

★★★

Gülecek kadar komik, ağlayacak kadar trajik bir durum bu.

14 Mayıs’ta seçime gidebilmek için Cumhurbaşkanı TBMM’yi (resmen olmasa da) fiilen feshedecek.

Yani Milletin 85 milyonu temsilen seçtiği Meclis, bütün söz ve kararı kendisinde toplanmış bir kişi tarafından taca çıkarılacak ve o kişi seçime giderken “yeter söz de karar da milletin” diyecek.

Bu koşullar altında alınmış bu karar ve bu karar üzerinden belirlenmiş bu söylem, iktidarın artık strateji üretebilecek bir siyasi akla sahip olmadığını gösteriyor.

Zira, bu adım, son zamanlarda dağınıklığıyla dikkat çeken muhalefet için de bir toparlanma, “yeter söz milletin” sloganı etrafında birleşme fırsatı verebilir.

14 Mayıs, fiilen muhalefetin iktidara karşı “yeter, söz bir kişinin değil, milletin” sloganını kullandığı bir seçime dönüşebilir.

Son hukuksuzluk bu olsun!


Anayasa gereği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için TBMM’nin seçimleri yenileme yoluna gitmesi gerekiyordu.

Öyle anlaşılıyor ki muhalefet buna izin vermeyecek ve Türkiye Erdoğan’ın fiilen TBMM’yi feshetmesi yoluyla seçime gidecek.

2007’de yapılan Anayasa değişikliğinde 101. maddeye açıkça bir kişinin en fazla iki kere Cumhurbaşkanı seçilebileceği yazıyor. O maddeye hiç dokunulmayan 2017 değişikliğinde, Cumhurbaşkanı’na sadece seçimleri TBMM’nin yenilemesi halinde bir kez daha aday olabilme şansı tanınmış.

Bu konuda son kararı YSK verecek ve daha önce yaptığı ihsası reye bakılırsa YSK Erdoğan’ın aday olabileceğine hükmedecek.

Bu aslında hukuksuz bir durum. Ancak muhalefet partileri Erdoğan’ın yargı kararıyla ya da hukuk tartışmasıyla değil, seçimle gitmesini istediğinden bu hukuksuzluğa karşı kayıtsız kalacak.

Bu hukuksuzluğun, milletin ekseriyetle razı olacağı son hukuksuzluk olmasını diliyorum.