Nasrettin Hoca hikayeleri, insanların tutarsız davranışlarını mizahi bir dille anlatır. Tutarsızlık kavramının içine gayri iktisadilik, yalancılık, akılsızlık ve çifte standart girer. Bunların hepsi fıtridir. İnsanın hayatını idame ettirmek ya da daha iyi bir ömür sürmek için kullandığı “savaş silahları”dır. Nasrettin Hoca’nın Sivrihisarlı mı yoksa Akşehirli mi olduğu veya Timur zamanında (1336-1405) mı yoksa ondan sonra mı yaşadığı önemli değildir. Köşe yazıları ustalarımızdan Çetin Altan, Nasrettin Hoca hikayelerinin, çok sayıda halk edibi tarafından asırlar boyunca üretildiği fikrindeydi. Yenileri de yazılabilir derdi. Hatta onun bu sözünden cesaret alarak, ben de birkaç “çağdaş” Nasrettin Hoca hikâyesi uydurmuştum. Hoca hikayelerinin benzerleri başka kültürlerde de vardır şüphesiz. Dolayısıyla Hoca fıkralarındaki “kıssanın hissesi” (the moral of the story) evrensel olmakla birlikte, kaynağı Anadolu halkıdır. Bu bakımdan daha çok, bizi bize anlatır.

GÜNCELLEŞMİŞ BİR HOCA HİKAYESİ

Hoca, sokak kapısının önündeki kaldırımda emekleyerek bir yukarı bir aşağı gidiyor, bir şey arıyormuş. Ama bir türlü bulamıyormuş. Komşuları onun bu haline çok üzülmüşler. “Hocam ne arıyorsun, söyle biz de bakalım” demişler. Hoca “Yüzüğümü düşürdüm onu arıyorum” diye cevap vermiş. Komşular “Peki Hocam nerede düşürdüğünü hatırlıyor musun” diye sorunca, Hoca “Tabii, bodrumda düşürmüştüm; ama orası karanlık arayamıyorum, onun için aydınlık kaldırımda arıyorum” demiş.

NASRETTİN HOCA İKTİSATÇI OLMUŞ

Türkiye’nin (ve saz arkadaşları Arjantin, Pakistan, Tunus, Lübnan, Sudan vs.) 2023 yılını “dış borçlarını ödemede acze düşmeden” atlatamayacağından korkuluyor. Zaten 2022’leri de pek parlak geçmedi. Çok yüksek faizler ödeyerek aldıkları yeni borçlarla, eski borçlarını çevirip, dış borç stoklarını büyüttüler. Bu borca batık ülkelerin, peş peşe acze düşmesi, alacaklı ülkelerin finans sistemlerinde de sorun yaratacaktır. Üstelik küçülmeden yeni çıkmaya başlayan dünya dış ticareti de aksayacak, genişlemeyen ticaret hacmi yüzünden dünya milli gelirinde beklenen büyüme gerçekleşemeyecektir. Bu dertli ülkelerin içinde Türkiye’nin de bulunduğunu gören Nasrettin Hoca iktisatçı olmaya karar verip, soruna çözüm geliştirmiş. Hocam, bulduğunuz çare nedir diye sorunca “hukuk reformu” yapmaktır demiş. Dinleyenler, güzel de bunu yapınca “cari açık” nasıl kapanacak, dış borçlar nasıl ödenecek, siz iktisatçı olarak uzmanı olduğunuz alanda ne gibi önlemler alınmalı onları anlatsanız daha faydalı olmaz mı demişler. Hoca “o alanda tedbir önermek çok riskli, işin içinde sevimsiz olma tehlikesi var, ben o mayınlı alana girmek istemediğim için hukuk reformu öneriyorum” demiş. Çok ısrar edilince de “yüksek katma değerli sanayi ürünleri ihraç ederek” onun da nasıl yapılacağını siz bulun, benden bu kadar demiş.

NASRETTİN HOCA’DA ÇARE TÜKENMEZ

Hoca eşeğini kaybetmiş. Daha doğrusu eşek kaçmış. Hoca buna çok kızmış. Tez benim eşeğimi bulun, yoksa ne yapacağımı bilirim diye esip gürlemeye başlamış. Koskoca Nasrettin Hoca bu! Ahali bu tehdidi ciddiye almış. Ahırları ve otlakları taramışlar eşeği diğer eşeklerin yanında yem yerken bulup Hoca’ya getirmişler. Hoca da onlara teşekkür etmiş. Eşeği bulan, “Hocam eşeğini bulamasaydık ne yapacaktın çok merak ettik” demiş. Hoca da “yenisini alacaktım” diye cevap vermiş. İktisatçıların sözünü dinleyen siyasetçiler, “özel sektör yüksek katma değerli ürün ihracatıyla cari açığı kapamalıdır, yoksa ne yapacağımızı biliyoruz” diyor. Kapatamazlarsa ne yapacaksınız sorusunu “yeni dış borç alacağız” diye yanıtlıyorlar.

SON SÖZ: Medeniyet, medeni cesaret ister.