Önce “Birleşik Kaplar” deneyini hatırlayalım. Yatay bir borunun üzerinde açılan farklı çaplardaki deliklere, eşit çaplarda dikey borular kaynatılıyor. Daha sonra bu dikey borulardan herhangi birinden içeriye belli miktarda su konuyor. Kısa sürede dikey borulardaki su düzeyleri, boru çapları ne olursa olsun (kılcal etkisi/capillary action hariç) eşitleniyor. Çünkü yer çekimi/hava basıncı, seviye farkına izin vermiyor.

★★★

Bu deneyden kalkarak ekonomik evren için şöyle bir hükme varılıyor: Bir ülkenin tüm kurumları birbiriyle kökten bağlantılıdır. Dolayısıyla bunların gelişmişlik düzeyleri birbirinden pek farklı olamaz. Bir ülkenin üniversitelerinin dünya sıralamasında yeri neyse, sanayi firmalarının, adaletinin, sanatının da dünyadaki sırası aynıdır. Spor (futbol diye okuyun) için de bu kural geçerlidir denir. Mesela Türk futbol takımlarının, kişi başına milli geliri Türkiye’den yüksek ülkelerin futbol takımlarını yenmesi az rastlanan bir sonuçtur. Bunun tersi de doğrudur. Yani, kişi başına milli geliri Türkiye’den düşük ülkelerin takımlarına karşı galibiyet almamız olağan kabul edilir. Eğer bizim takım, böyle bir ülkenin futbol takımına yenilirse, gazeteler “onlara (?) bile yenildik” diye öfke dolu manşetler atar. Bu düşünce tarzına herhalde aşinasınız. Hatta siz de böyle düşünüyor olabilirisiniz. Haklısınız. Çünkü hem bu açıklama genel kabul görmüştür hem de gelişmişlik gerçekten “bütünsel” bir olgudur.

BİRLEŞİK KAPLAR KİMİNLE BİRLEŞİK

Yukarıdaki analizin gerisinde doğru olmayan bir varsayım var. O da; bir ülkenin kurum ve kuruluşlarının yani “dikey borularının”, alttaki iki tarafı kapalı yerli ve milli bir “yatay boru” ile birbirlerine bağlı olduğu kabulüdür. Halbuki ülkelerin kurum ve kuruluşları uluslararası yatay borularla da birbirine bağlı olabilir. Hatta öyledir. Burada üç hususun irdelenmesi gerekir. Birincisi, dış ülkelerin kurum ve kuruluşlarıyla bağlantıyı sağlayan ara boruların çapı nedir? İkincisi, bağlantı borularının içindeki suyun akışını hızlandıran pompa veya yavaşlatan klapa veya kir birikmesi var mıdır? Üçüncüsü, bağlantı halinde bulunulan ülkelerin su seviyesi (gelişmişliği) bağlanandan yüksek mi yoksa alçak mıdır? Çünkü yüksekse, bağlanan ülkenin gelişmişlik düzeyi yükselir, düşükse alçalır. Birleşik kaplar kuramını bize aslında iki zıt şey öğretiyor. A. Kurumların gelişmişlik düzeyi ülkenin genel seviyesine bağlıdır. B. Bir kurumun yükselen gelişmişlik düzeyi ülkenin tüm kurumlarının gelişmişlik düzeyini yükseltir.

ÜÇ TARZ-I DEĞİŞİM

Doğada üç tarz değişim süreci vardır. Bunlar sırasıyla 1. Evrim, 2. Melezleşme ve 3. Mutasyondur. Tabiattaki mutasyonun sosyal hayattaki karşılığı inklâp’tır (devrim). Devrimler esas olarak siyasi hayatın çıkmaza girdiği günlerde zuhur eden Süpermen’ler yani peygamber veya kumandanlar tarafından yapılır. Bu devrimciler mutlaka kendilerinden önce yaşamış belli filozofların fikirlerini benimsemiştir. Onlar bu fikirleri kuvveden fiile çıkarmak ister. Devrimlerin ilk etkileri yüksek olur. Zaman geçtikçe evrimsel değişim, devrimsel değişimin yerini alır. Melezleşme, hem devrimsel hem de evrimsel bir değişim sürecidir. Osmanlı Devleti (aynen Japonya veya Çin gibi) Batı ile melezleşerek gerilikten kurtulmak istemiştir.  Melezleşmeye de askeriyeden başlamıştır. O kadar ki, silahlı kuvvetlerinin eğitim ve komutasını Alman paşalara bırakmıştır. İkinci melezleşme alanı eğitimdir. Yöntem yüksek öğrenim için yurt dışına eleman yollamak ve eğitimini başarıyla tamamlayıp yurda dönenleri yetkili makamlara getirmektir. Atatürk de aynı yolu izlemiştir. Ama o, bununla yetinmemiş “üniversite reformu” yaparak melezleşmenin kapsam ve etkinliğini artırıp “muasır medeniyet seviyesine” ulaşmayı hedeflemiştir.

SON SÖZ: En kapsamlı melezleşme, küreselleşmedir.