“Godlar” diye ne bir cins ne de özel isim var. Godlar’ı, Godot’un ilk ve doların ikinci hecesini birleştirerek ben uydurdum. Godot kelimesini, inşaat mühendisi ve Nobelli oyun yazarı İrlandalı Samuel Beckett’in (1906-1989) ‘Godot’u Beklerken’ adlı eserinden ödünç aldım. Dolar da bildiğiniz gibi “düşmez kalkmaz dünya para birimi” ABD Doları’nın kısa adıdır. Beckett, ‘Godot’u Beklerken’ adlı çok kasvetli eserinde, birbirine benzemeyen ama birbirini tamamladıkları için ayrı yaşayamayan iki fakir arkadaşın konuşmalarını sergiler. Bu iki kişi, içinde bulundukları sefil durumdan kendilerini kurtaracağına inandıkları ama ne olduğunu bilmedikleri bir şeyi beklerler. O şeyin adı da Godot’dır. Aslında Godot diye bir kelime de yoktur. Bu da Beckett’in uydurmasıdır. Bana göre yazar, beklendiği halde bir türlü gelmeyen kurtarıcıya God (Tanrı) dememek için Godot demiştir. Bunu Türkçede Tanrı yerine “Tanruş” demeye benzetebiliriz. Vladimir ve Estragon adlarındaki bu iki arkadaş, sefaletten kurtulmak için bir şeyler yapmak gerektiğini bilmektedir. Ama yapacakları şeyin, kendilerini daha da kötü duruma düşürmesinden endişelidirler. Sonuçta “hiçbir şey yapmamak” daha güvenlidir diye düşünür ve harekete geçmezler. Godot’u beklemeye devam derler. Godot gelmez ama ölüm gelir. Belki de beklenen şey ölümdür.

GODLAR GELMEDİ, KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESELİM

Bizim asırlardır beklediğimiz Godlar, ülkemize “ibadullah dolar” girişidir. AKP, bir süre önce, bu Godlar gelmeyecek, iyisi mi biz “düşük faiz-yüksek kur” ile cari açığı sıfırlayıp içinden bir türlü çıkamadığımız bu “döviz bitti” sefilliğinden kurtulalım dedi.  Başaramadı. Millet İttifakı iktidara gelince bu politikadan vazgeçecektir. Bu da yanlış olacaktır. Çünkü bunun ülkemiz için doğru olduğuna inanıyorum. 2021’in ikinci yarısında “ben artık dolar fiyatına bakmıyorum” diyerek ekonomide devrim yapmaya kalkan Maliye Bakanı Berat Albayrak, ortaya çıkması kaçınılmaz olumsuzluklar baş gösterince paniğe kapılıp istifa etti. Cari açıkla ekonomisini yürütmek isteyen bir ülkede, Maliye Bakanı olmanın nasıl bir stres kaynağı olduğunu anlamak isteyenler Ecevit’in bakanı Hikmet Ulubay’ın 6 Temmuz 1999’da niçin intihar girişiminde bulunduğunu onun hatıralarından okumalıdır. Albayrak (bir bakıma) yerine Naci Ağbal atandı. MB Başkanı olan Ağbal hemen “yüksek faiz-düşük kur” uygulamasına döndü. Faiz yükseltmeye karşı olan Erdoğan da derhal onu görevden aldı. Almakla kalmadı suhuletle götürülmesi gereken faiz politikasını en radikal şekilde değiştirdi. Faizi anlamsız bir şekilde indirdi, TL çöktü ve enflasyon fırladı. Üstüne Ukrayna Savaşı da enerji fiyatlarını patlatınca “evdeki sıfır cari açık hesabı çarşıya uyamadı.”

YA YERDEN PETROL FIŞKIRACAK YA DA GÖKTEN DOLAR YAĞACAK

Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelince, ekonomiyi Ali Babacan’a emanet edeceği anlaşıldı. Babacan’ın ekonomi algoritmalarını biliyoruz. Öncelikle ülkeye sıcak döviz çekecektir. Sıcak döviz girişiyle “ödemeler dengesi”, harcamaları kısarak da “bütçe dengesi” sağlanacaktır. Böylece enflasyon düşürülecektir. Ardından “5,5,5”e geçilecektir.  Bu formüle göre ekonominin nominal çıpaları: GSYH büyümesi yıllık %5, cari açığın GSYH’ye oranı  %5 ve enflasyon da %5 olmalıdır. Hemen söyleyeyim bu formül kısa bir süre için “o da belki” işler ama asla sürdürülemez. Son zamanlarda İYİ Parti’nin ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Profesör Bilge Yılmaz’ın sesini duymaz olduk. Bana göre Millet İttifakı’nın izlemesi gereken mali-iktisadi politika konusunda onun düşünceleriyle, Babacan’ınki arasında ciddi farklar var. Mesela Bilge Yılmaz bir süre önce, bu gidişle Türkiye’de “tam teşekküllü sermaye kontrolüne” geçilmesi kaçınılmaz demişti. Halbuki Babacan’ın kitabında böyle bir şey yazmıyor. Bilge Yılmaz’ın öngörüsü sadece AKP dönemi için miydi?

Son söz:  Godlar gelmez, kriz gelir.