R.T. Erdoğan, 2002’nin sonundan beri yani 20 yıldır iktidardadır. Bu, siyasette çok uzun bir süredir. Ülkemizde de rekordur. Hayatın olağan akışı içinde Erdoğan’ın değişmesi gerekir. Kaldı ki; Anayasa’mızda da bir kişinin en çok iki kez cumhurbaşkanı seçileceği yazılıdır. Abdullah Gül’ün görev süresi bitince, değişen anayasa gereği 10 Ağustos 2014’te yapılan “tek dereceli” cumhurbaşkanı seçimini Erdoğan kazandı.  Anayasa yine değiştirildi ve başkanlık sistemine geçildi. Erdoğan, 24 Haziran 2018’de  yapılan seçimde bu kez de “başkanlık sisteminin” cumhurbaşkanı olarak ikinci kez seçildi. AKP, iki cumhurbaşkanlığı aynı değildir, biten dönem Erdoğan’ın birincisidir, şimdiki adaylığı ikincidir iddiasındadır. Muhalefete ve hukukçuların ezici çoğunluğuna göre Erdoğan iki kere cumhurbaşkanı seçilmiştir. Nokta. Mevcut koşullarda üçüncü defa aday olamaz. Bu tartışmaya Yüksek Seçim Kurulu son verecektir. Geçmiş kararlarına bakılırsa, Erdoğan’ın adaylığını onaylayacaktır.

PROGRAM DEĞİL ADAM SEÇİLECEK

Eğer muhalefetin adayı seçimi kazanırsa, söz verildiği üzere parlamenter sisteme geçilinceye kadar yeni cumhurbaşkanı, bugün Erdoğan’ın sahip olduğu tüm  yetkilere sahip olacak ve adeta “tek adam” olarak görev yapacaktır. Buna isterse 10 bin sayfa 100 bin madde olsun hiçbir “mutabakat metni” engel olamaz. Dolayısıyla, muhalefetin bundan böyle övmesi gereken şey “program” değil “aday”dır. O adayın da yenmesi gereken kişi Erdoğan’dır.  Peki Erdoğan nedir veya kimdir?  Erdoğan karizmatik bir siyasetçi, hatta bir savaşçıdır. Bir partinin “genel başkanı” olmaktan çok öte gücü vardır. Çünkü seçmeni, AKP’ye değil ona oy vermektedir.  AKP onun güç kaynağı değildir. Tam tersine o, AKP’nin güç kaynağıdır. Duygusal değildir. Merhametin ve hatayı kabullenmenin zaaf olduğuna inanır. Bu sebeple hatasını kabul etse de özür dilemez. Yürüyüşüne ayak uyduramayan en yakınını tasfiye etmekten çekinmez. Bu da onu korkulan ve korkulduğu için saygı duyulan bir “amir” yapmıştır. Zor oyunu bozar, kavgada ilk vuran kazanır ilkesini benimsemiştir.  Demokrasilerde seçmen “kendine benzettiği kahramanı” seçer. Erdoğan bunu bildiği için, kendini Türkiye’de “benzeri en çok olan kişilerin kahramanı” olarak konumlandırmıştır. Bu, onun marketing stratejisidir. İslam’ı daha doğrusu Yaşar Nuri’nin tasnifiyle “avamın İslam’ını” terennüm etmektedir.  Hata yapmaktan veya zaman içinde tutarsız davranmış olma haline düşmekten korkmaz. Çünkü bu, kaçınılmazdır. Taraftarları da böyle düşündüğü için ona müsamaha göstermektedir. Demirel gibi “dün dündür, bugün bugündür” der. En iyi değil, rakibinden daha iyi olmayı planlar; bu amaçla sürekli rakibini kötülemektedir.

ERDOĞAN’IN SEÇİLME İHTİMALİ DÜŞÜKTÜR

Tüm bu özelliklerine rağmen Erdoğan’ın (adaylığı kesinleşirse) bu seçimi kazanma ihtimali bir hayli düşüktür. Çünkü karşısında çok geniş bir cephe oluşmuştur. Bir numaralı sebep de 2021’in son aylarında “faiz sebep, enflasyon neticedir” diyerek TL faizini düşürüp halkı panik halinde dövize hücum ettirmesidir. Bu ölümcül bir hata olmuştur. Enflasyonun atalet momentini artırmıştır. Ücret fiyat sarmalı oluşmuştur. Yüksek faizin enflasyonu artırdığını varsaysak bile bu Türkiye ekonomisi için geçerli olmayan bir hipotezdir. Çünkü Türkiye ekonomisinde “müdür para” TL değil, dolardır. Enflasyon da TL faizinin değil, dolar fiyatının bağlı değişkenidir. Doların fiyatını artıran her şey, başta TL’nin faizini düşürmek olmak üzere, enflasyonu azdırır. Bu kazanın tüm dünyada enflasyonun yükseldiği bir döneme rastlaması kötü olmuştur. Ancak bu kötü tesadüf aynı zamanda bir fırsattır. Sorunun çözümünde uluslararası işbirliği kolaylaşmıştır.  Bu da yeni başkanın şansı olacaktır.

Son söz: Aday, adayı söker.