Depremin finansal maliyeti Türkiye ekonomisinin de enkaz altında kaldığını gösteriyor bize... İlk resmi hasar tespiti ve maliyetlere ilişkin değerlendirme raporları, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’ndan geldi.

Cumhurbaşkanlığı raporunda yer alan verilere göre depremin her türlü kayıplar ve hasarlarla ilgili toplam maliyeti 103.6 milyar dolar olarak hesaplandı. Emin olun asıl kayıp çok daha fazlası...



★★★

Hasarın derecesine göre depremden etkilenen konut sayısı ise 1 milyon 929 bin 313 bin olarak yer alıyor. Buna göre bölgedeki toplam konutların yüzde 34.15’i depremden az veya yüksek düzeyde etkilendi.

Raporda sadece enkaz kaldırma maliyeti 42 milyar lira olarak faturalandırıldı. Tabii ki hasar konutla sınırlı değil... Üretim kaybından tutun evlerin içerisindeki eşyalara, tarım mahsullerinden çalışma koşullarına...

★★★

Bu maliyetin altından hiçbir gelişen statüsünde yer alan ülke kolay kolay kalkamaz. İlk aylarda pek anlaşılmaz ancak bir zaman sonra ekonomi bu yükü taşıyamaz.

Nitekim öyle olacak. Ülkede yok ki öyle bir kaynak. Zarar bir anda kendi kendine yok olmayacağına göre Türkiye ekonomisini temelinden sarsılacak. Ekonomi önümüzdeki aylarsa çok şiddetli sallanacak.

Model elimizde patladı!


Önceki yılın eylül ayında “buldum!” diye kafasına elma düşmüş Newton edasıyla ortaya atılan “Yerli-Milli Yeni Ekonomi Modeli” elimizde patladı. Öyle ahmakça planlanmıştı ki ekonomiyi hobi olarak takip eden biri bile tutmayacağını anlardı.

Döviz kuru rekabetçi bir düzeye getirilecek, cari işlemler açığı cari fazlaya çevrilecek ve ticaret fazla verecek. Meğer ne kadar kolaymış... Neden daha önce yapılmamış?

★★★

Haliyle bizim ekonomi dehalarının teorileri tutmadı. Söz konusu programla birlikte başlatılan faiz indirimleri, kuru baskılama politikalarının sonunda sadece cari açıkta değil, enflasyonda, kurlarda ve hemen tüm makro göstergelerde olumsuz anlamda rekorlar kırıldı.  Hatta 2023 için hedeflenen yıllık 22 milyar dolarlık cari açığı neredeyse yılın ilk iki ayında gerçekleşti. Mecburen yeni önlemler alındı. Altın ithalatı falan yasaklandı. Hikaye...



★★★

Ocak ayındaki cari açığın tamamına yakını MB rezervlerinden finanse edilince MB rezervleri de bir ayda 9.3 milyar dolar azaldı.

Dış ticarette ihracat rakamları duraklamaya girerken, ithalatın ivme kazanmış olması, dış ticaret açığının büyümeye devam edeceğini, cari açığın da hız kesmeyeceğini gösteriyor.

★★★

Cari açığın finansmanında kullanılabilecek milyarlarca dolarlık kaynak, kurları tutmak için Merkez Bankası ve kamu bankalarının rezervlerinden harcandı.

Kur Korumalı Mevduat işine hiç girmiyorum. Harcanan rezervlerle Merkez Bankası kasasının boşaltılması, ortaya çıkan cari açık rekoru sonrasında yine aynı cümle... Türkiye ekonomisini temelinden sarsılacak. Ekonomi önümüzdeki aylarsa çok şiddetli sallanacak. Ne yapak? Ağlayak da gözden mi olak?

Bütçe yan yattı!


Başlangıç olarak ne istersiniz diye sorar ya garsonlar... Bizim menüde yine açık var. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı şubat ayı gerçekleşmelerinde aylık bütçe açığının 170. 6 milyar TL’ye ulaştı.

Sunulan 2023 bütçesinin tüm kalemleri şimdiden geçerliliğini yitirdi. Artık onlar kağıt üzerindeki anlamsız sayılar.

★★★

Ocak ayında 32.2 milyar TL olan aylık açık, şubattaki 170,6 milyar TL tutarındaki açığın da ilavesiyle iki ayda 202.8 milyar TL’ye yükseldi. Bütçe raydan çıktı.

Sırada seçim olduğuna göre hemen sonrası ilk hedef ek bütçe... Mümkün değil devam etmek eskisiyle...

Geçen yıl bile iki ayda 99.8 milyar TL fazla verilirken sonraki aylarda yapılan devasa harcamalarla bütçe ancak yaz aylarına kadar dayanmıştı. Yenisi yapıldı.

Bu yıl planda olmayan emeklilikte yaşa takılanların ödemeleri, onların tazminatları için şirketlere açılacak krediler, seçim harcamaları ve deprem giderleri söz konusu...

★★★

Bir ülke ekonomisini taklaya getiren hem cari açık hem de bütçe açığının el ele dolaşmasıdır. Birlikte ekonomiyi uçuruma doğru sürüklemeleri kaçınılmazdır.

Türkiye ekonomisi temelinden sarsılır. Ekonomi önümüzdeki aylarda çok şiddetli sallanır. Nereden bakarsak bakalım bu tabloyu görmemiz matematik hesabıdır. Sorumlu mevcut yönetim olsa da sorunun sahibi Türk halkıdır.