İlginç gelişmeler oluyor fakat durumla pek kimse ilgilenmiyor. Hikaye yine altın üzerinden dönüyor. İnsanın aklına ister istemez Amerika’da itirafçı olan Zarrab geliyor.

Şema çizip altın ile nasıl para akladığını, kimlere rüşvet dağıttığını bir bir anlatmıştı. İşin sonunun kimlere uzanacağını bilmek pek de zor olmadı.

★★★

Eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan 2 milyon 160 bin liralık saatin bedelini ödediğini kağıt peçeteden fatura göstererek kanıtlamıştı. Akıllarda zerre şüpheye yer bırakmamıştı.

Hele Zarrab’ın “Ona 52 milyon dolar rüşvet verdim” demesinin ardından “Türkiye’nin şahlanışından rahatsız oldular” dedi... Alkışlandı...



★★★

Üstün başarılarından dolayı Çek Cumhuriyeti büyükelçiliğine atanan Egemen Bağış rüşvet iddialarına “Hediye Türk geleneğidir” deyip, kaybolan değerlerimizi hatırlattı... Adeta insanlık dersi verdi.

Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler; “Oğlum biraz pintidir, işyerini kapatınca para kasalarını da evine taşıdı” dedi... Meğer kasaları içleri para doluyken taşımışlar, sırt ağrıları bir türlü geçmedi... Yazık değil mi?

★★★

Biri hâlâ saatine bakıyor, ötekisi takım elbiseleri giyip çikolatalarını yiyor, diğeri altı adet çelik kasanın yanına para sayma makinesi yerleştirdi, rahat etti. Yaşasın Türk adaleti! Bu oyun çok tutunca ikincisi çevrilmeye başladı belli ki... Türkiye’nin ocak ayı ithalatı 33.7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Burada altın alımına ayrı bir parantez açmak gerekli...

Geçen yılın aynı ayına göre Türkiye’nin altın alımı yüzde 733 artarak 5.1 milyar dolara yükseldi. Böyle bir artış normal mi?

Daha önce İran’a yönelik yaptırımların delinmesinde dolaylı köprü işlevi gören altın ithalatı ve ihracatı acaba bu sefer de Rusya için devreye mi girdi?

★★★

Şu şansa bakın ki ABD Maliye Bakanlığı Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı, Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmemesi uyarısıyla dizi temaslarda bulunmak için Türkiye’ye geldi.

Ülke ekonomisinin durumu öylesine kritik ki... Bize neyin parası olduğu fark etmez. Yeter ki gelsin... Sadece para da değil... Altın, gümüş, pırlanta... Ederi olan ne varsa... Uyar valla... Gelmezse ekonomi seçime kadar dahi dayanamaz bu tabloyla...

Atama bekleye bekleye yazık oldu öğretmenlere


Umut dağıtıp hayal satmaktı işleri... Bundan 20 yıl önce başladı vaatleri... Bütün öğretmenleri işe alacaklardı. Öyle demişlerdi...

Yıl 2002, Erdoğan dedi ki; “Niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de... Bu evlatlarım okumasın boşuna... Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak.” Harika valla!

★★★

Aradan 10 yıl daha geçti, takvim 2012’yi gösterdi. Başbakan Erdoğan’dan öğretmen adaylarına müjdeli haber geldi: “Atanamayan öğretmen kalmayacak.” Fevkalade iyi!

Öğretmen olacaksınız diye ikinci öğretimlerden harç alırken iyiydi... Parayı verene pedagojik formasyon dağıtırken iyiydi... Her şehirde üniversite açarken iyiydi... Kontenjanları üçe, dörde katlarken iyiydi...

★★★

Bu arada cayır cayır Suriyeli öğretmenlere kadro çıkartılıyor. Hem de hepsi 657’li devlet memuru yapılıyor.

Kendi vatanımızda mülteci gibi bile yaşayamıyoruz. Binlerce öğretmen kadro derdinde... Yayında ve yapımda emeği geçen herkese, bilahare...

Silah yapmak karın doyursaydı!


Savaş sonrası 1953 yılında Kore ikiye ayrıldı. Aradan geçen 70 yılda Güney Kore yıllık kişi başı gelirini 33 bin dolara taşırken, Kuzey Kore sadece 1.700 dolarda kaldı.

Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un 27 yaşında ülkenin başına geçti. Şimdi 39 yaşında. Adam canı sıkıldıkça, gündem olmak istedikçe balistik füze fırlatıyor sağa sola...



★★★

Elinde nükleer başlıklar var. Füzenin birinin ucuna takar da öyle gönderir diye dünyanın ağzı yüreğine geliyor. Yapar mı? Potansiyeli var ama fazlası gerek...

Halk açlıktan kırılırken nükleer füzeleriyle gurur duyuyor. Oysa adamın mis gibi ülkesi var. Artık etrafındakiler nasıl dolduruyorlarsa kendini dünya lideri sanıyor. Herkese kafa tutuyor. Halkı liderin umurunda değil ki... Gelen gidene laf yetiştirip tehdit ediyor. Milleti fakirlikten bezmiş, bu, iyi gidiyoruz bakın şu silahlara sahibiz, diye anlatıp duruyor.

Sabah akşam Kuzey Kore yapımı tanklar, füze atarlar caddelerde boy gösteriyor. Demek yapılan silahlarla övünmek fakir ülkelerde gerçekten çok işe yarıyor.

★★★

Görünen o ki yıllar geçse de Kuzey Kore’den bir cacık olacağı yok. Silah yapar onunla hava atar. Halk sefillikten Güney Kore’ye kaçmak için fırsat kollar.

Niye bunları anlatıyorsun derseniz, kendi silahını yapmak iyi güzel de pek işe yaramıyor insanları refaha eriştirmekte... Buyurun size Kuzey Kore...