KİŞİSEL özellikle­rinden gurur duyarak 21 yıldır durmadan anlattılar: Paradan 6 sıfır attık. En dindar biziz. En vatansever biziz. 21 yılın sonunda paraya 9 sıfır koymuş olarak şimdi yine gururla anlatıyorlar: Ülkeyi batır­dık ama ülkeyi kurtaracak olan yine biziz!

Halk deyimi var.

Duymuşsunuzdur.

Senden gelecek iyilik.

En son kötülüktür.

Karşılıksız para basma aşırı ölçüye ulaştı. Merkez Bankası Banknot Matba­ası, gece-gündüz; 24 saat durmadan çalışır oldu. Son bir yıl içinde piyasaya sürü­len 685 milyon adet kağıt paranın (banknotun) 493 milyonu 200 TL’lik kağıt para odu. Bugün turuncu kahverengi karşımı 200 TL’lik kağıt para, dünün 20 TL’lik kağıt parasının alım gücüne indi.

Bozuk para oldu.

★★★

Bu yılın iki ayında:

Bütçe açığı:

200 milyar TL’yi aştı.

Dış ticaret açığı:

100 milyar doları aştı.

Devlet iç borcu:

4 Trilyon TL’yi aştı.

Dış borç:

450 milyar doları aştı.

Yıllık enflasyon:

Yüzde 100’ü aştı.

(Resmisi bile 52.5)

Devlet Hazinesi; Kur Korumalı Mevduat adlı şifa olmaz çözümde her 8 dolara 1 dolar kur farkı ödedi. Bu şifasız çözüm Hazine’ye 92.5 milyar TL yük getirdi. Merkez Bankası’nın da bu şifasız çözüm için yüklendiği maliyet de 89 milyar TL’yi aştı. Böylece fakir­den alınıp Kur Korumalı Mevduat sahibi zengine aktarılan para:

181 milyar TL’yi buldu.

Sonuç:

Fakir daha fakir oldu.

Zengin daha zengin.

★★★

1 Dolar=19.00 TL’yi geçti.

Türkiye’nin ihracat ya­pan şirketleri bu devalüas­yondan elde ettikleri reka­beti de (kur üzerinden) hızla kaybettiler. İhracat artış hızı geriledi. 1 Dolar= 19.00 TL’yi geçmiş olmasına rağmen Türkiye’nin ithalatı da artmaya devam etti. İhracattan gelen dövizin ithalatla giden dövizi kar­şılama oranı son iki ayda yüzde 60’ın altına indi.

Dış açık büyüdü.

Seçimi kim kazanırsa kazansın Türkiye yeni bir devalüasyon yapma ile yüz yüze getirildi. Seçim son­rası 1 Dolar’ın 24.00 TL olacağına kesin gözüyle bakan tahminler dolaşıyor. Sözüm ona “faizi düşüren bir model” için merkez bankası başkanlarını gece kararıyla değiştiren yolun sonunda bugün banka mevduat faizi yüzde 27’i geçti. Ancak devlet banka­larının ticari kredi faizi yüz­de 14.7’de tutuldu. Yüzde 14 ile para alanlar götürüp bunu öbür bankaya yüzde 27’den yatırıyorlar.

Ne diyorlardı.

Ne oldu.

Faiz düzeni hortladı.

★★★

Ülke yanıyor.

Yoksul aileler perişan.

Yoksulluk sınırı:

31.000 TL’yi geçti.

Açılık sınırı:

9.590 TL’ye çıktı.

Kuru soğan:

Taneyle alınır oldu.

Patates de:

Sayıyla istenir oldu.

Türkiye’yi 21 yıldır yö­netiyorlar. Paradan 6 sıfır attı, 9 sıfır koyacak nok­taya getirdiler. Ve ülkeyi batırdık, hakkınızı helal edin ama yine biz kurtarı­rız diye gururla anlatıyor­lar. Oy getirsin diye devlet kadrolarına alınan memur sayısı tarihi rekor kırarak 5 milyonu geçti.

Bir halk deyimi daha.

Onu da yazayım:

Geçti Bor’un pazarı.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Bu hesap sorulmayacak mı?


Anlaşma; “Türkiye komşusu Irak’tan petrolü; Irak Devlet Petrol Pazarlama Teşkilatı’ndan (SOMO) alır” maddesi esas alınarak yapılmıştı. Altında Türkiye devletinin imzası vardı. Bu imzaya bütün iktidarlar uymuştu. 2011 yılına geldiğimizde Powertrans adlı bir şirket Mart ayında kuruldu ve Temmuz ayında o zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Bakanlar Kurulu kararı ile “Irak’tan petrolü alıp satacak tek yetkili şirket” ilan edildi. Yani bu şirkete bir tür devlet imtiyazı verildi. 51 milyar dolarlık (923 milyon varil) Irak petrolünü aldı, büyük bölümünü İsrail’e sattı. Parayı Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (Barzani ailesi) aktardı. Irak merkezi devleti ise bu anlaşama dışı satışı kaçakçılık olarak nitelendirdi ve Türkiye devletine dönüp; “Sen Barzani ile bir olup benim Irak halkının hakkını yedin ve yedirdin” diyerek Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nde Türkiye devletine tazminat davası açtı. Türkiye 1.400.000.000 (1milyar 400 milyon) dolar ceza ödemeye mahkum oldu. Ceza halktan kesilen vergilerden ödenecek. Bu böyle mi kalacak?  İmtiyazlı şirketi kuranlar kim? Bu ticaretten kaç milyar dolar kazandılar? Servetleri nerede? Kimlerle bölüştüler? Bu şirketin Irak petrolünü alıp satmasına imtiyaz hakkı veren Başbakan, enerji bakanı, diğer bakanlar, müsteşarlar kimler? Birinci ikinci derecede yakınlarının mal varlıkları ve servetlerinde ne kadar artış oldu? Bu araştırma yapılmayacak mı? Bu hesap sorulmayacak mı?