KAÇAKÇILIK eylemi; önceki gün haber ajanslarına ve dün de gazete manşetlerine taşındı. Uluslararası Tahkim Mahkemesi, Türkiye’ye 1.400.000.000 (1 milyar 400 milyon) dolar ceza kesti.

Üst mahkemesi yok.

İtiraz edilemiyor.

Türk halkı vergilerinden toplanıp dolara çevrilmiş; bin adet milyon dolar ve yanında ilave dört yüz milyon dolar tutarındaki bu cezayı ödeyecek. Faizi de var; o da yine halktan toplanan vergilerden kapatılacak.

Her tür kaçakçılık.

Avanta peydahlar.

Kaçakçılığın olması için polisin, jandarmanın, iktidarın, siyasetin, devlet gücünün kaçakçıya arka çıkması, koruması, imtiyaz tanıması gerekir. Birileri yine avantayı götürdü, cezasını halk ödeyecek.

Bu birileri kim?

İçlerinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na çok yakın aile içinden bir- iki isim de geçiyor. O isimler henüz konuşmadı ve “Hayır bizim bu petrol kaçakçılığına bulaşan şirketle bir ortaklığımız, şirket sahipleriyle bir arkadaşlığımız, bir selamımız ve sabahımız yoktur, bizim üzerimizden şu seçim ortamında Cumhurbaşkanı yıpratılmak isteniyor ” demedi.

★★★

Ne kadar kaçakçılık, soygun, avanta, haksız kazanç, kitabına uydurulmuş ihale rantı, kamu malı; devlet limanı, fabrikası, arsası, imtiyazı, değerli malı, mülkü satışı, devlet bankalarından akıtılan teşvik, haksız rekabetle kişi zengin etme, ihale kanununu delik deşik ederek 5’li-10’lu çete yaratma; tek kelimeyle çürüme ve bu çürümenin sonunda ekonomiyi dünyada yaşanandan kat be kat daha derin krize sokup; halkı yoksullaştırma varsa gidiyor, gidiyor iktidara dayanıyor.

Yolsuzluk çok büyüdü.

Döndü ülkeyi vurdu.

Gerçekten gına geldi.

Bıktık, usandık.

★★★

Son yapılana bak:

Komşu Irak’ın petrolünü dünyaya satmak için Türkiye ile Irak arasında 47 yıl önce (1976’da) ham petrol boru hattı kurulmuştu. Irak’ın petrolü bu hattan gelecek, Kerkük-Ceyhan üzerinden dünyaya satılacaktı. Yapılan anlaşma açıktı. Türkiye, komşusu Irak’ın bütünlüğünü gözetecekti. Petrol Irak’ın hangi bölgesinde üretilirse üretilsin tüm Irak ulusuna ait olacaktı. Zaten Irak Anayasasında da bu böyle yazılmıştı. Birleşmiş Milletler (BM) kararları da bu yöndeydi. Türkiye devleti, bu anlaşmanın altına imzasını koymuş, bütün iktidarlar bu anlaşmaya uymuştu.

Gözler karardı.

Avanta gözetme.

Kişi kayırma.

Öne çıktı.

Bir şirket peydahlandı.

★★★

Bu şirkete ihalesiz olarak Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından çıkartılan petrolün taşınması işi verildi. Şirketin ortakları arasında Cumhurbaşkanı’nın damadı ve eniştesinin olduğu Büyük Millet Meclisi kürsülerinde bile iddia edildi. Tahkim Mahkemesinin “Irak petrolü kaçak ihraç edildi” kararını verdiği kaçakçılık; işte bu şirketle başladı, başlatıldı. Boru hattından gelen ve geliri tüm Irak halkına ait olan Irak petrolünün bir bölümü; sadece 2017-2022 yılları arasında 51 milyar dolarlık (923 milyon varil) petrol Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (Barzani ailesi) aktarıldı. Irak merkezi devleti de “Sen Barzani ile bir olup benim halkımın hakkını yedin ve yedirdin” diyerek Türkiye’ye 30 milyar dolarlık tazminat dava açtı ve 1.4 milyar dolarlık bölümünü kazandı.

Arkası da gelecekmiş.

★★★

Al gözüm seyreyle.

Hep aynı hikaye.

Peydahlanan şirket.

Ona verilen imtiyaz.

Anlaşmaları çiğne.

Komşu hakkını ye.

Bedeli halka ödet.

Gına geldi.

Bu yüzden halk çoğunluğu “iktidarı sandıkta değiştirmeye” karar verdi.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Yer bilimci Naci Görür, kör gidişe ışık olacak bir öneri dile getirdi. “İstanbul’da depremde can kaybına neden olabilecek bina sayısı en az 90.000. Yüz binlerce can kaybımız olacak. Biliyorum en doğru yol bu binaların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması. Ama vaktimiz yok. Bunun için devlet (iktidar-belediyeler) İstanbul’da depreme dayanıklı ve boş binaların tümünü kayıt altına alıp kiralamalı. Riskli binalarda yaşayan insanlarımızı bu binalara taşımalı. Belediyeler, hükümet ve vatandaş el ele verip boşaltılan binaları depreme dirençli hale getirmeli. Bir bilim adamı olarak bundan daha acil çözüm düşünemiyorum” dedi. Yer bilimci Naci Görür; “En korkunç kör, görmek istemeyendir” demek istedi.