AltIlı Masayı dağıtmaya çok uğraştılar. Başaramadılar. Reis’in muhtaç olduğu oy tabanının genişlemesi için Yeniden Refah Partisi, ittifak kanadı altına alındı.Böylece; “kadınsın seni istersem döverim, istersem nafaka vermeden boşar, istersem öldürür mezara koyarım ittifakı” kuruldu. AKP’nin önde gelen kadın kurmayı Özlem Zengin, bu ittifakın kurulmasına karşı çıktığı için kendi mahallesinden taşa tutulmuş ve “tehdit ediliyorum, hüzün duyuyorum” diyerek feryat etmişti.

Feryat!

Yankı bulacaktır.

Oylar sayılmayacak.

Oylar tartılacaktır.

İran’da kadın saçı örtme üzerine bina edilen dine dayalı iktidar modeli nasıl sokaklarda isyanı ateşlediyse Türkiye’de muhafazakar partilerin erkeklere sunduğu “kadını erkeğin aşağısında görme hakkı....” seçim sandığında ateş olup, yakacaktır. Aile içinde şiddet baş gösterdiğinde erkeği kadını dövüp öldürmekten caydıracak kanunu (6284) kaldırmayı tarikatlardan ve cemaatlerden gelecek oyları artırma levyesi yapanlar, sandıkta AKP’li kadınlardan karşılığını bulacaktır.

50 günden az kaldı.

Özlem Zengin, “Bizim mahalle (AKP’liler, Tayyip Erdoğan’ı 21 yıldır iktidarda tutanlar) kadınların değiştiğini fark edemiyor” diye uyarmıştı.

Dinlemediler.

★★★

Kadınlar kararlı.

“Bizim kadınlara şiddet uygulama referansımız var” kültürüne arka çıkan parti ittifakına dur demek noktasına geldiler.

Sandıklara gidecekler.

Değişim isteyecekler.

Daha önce bu köşede bir kez yazmıştım: Tayyip Erdoğan’ın 29 yıl önce (bu tarihe İstanbul Belediye Başkanlığı’na seçilmesi dahil) iktidara gelişini kadınlar hızlandırmıştı. O yıllarda türban giydikleri için üniversiteye alınmayan kızlar, “Kol kola girerek zincir oluşturan bir ifade biçimi” geliştirmişlerdi.

Etkili olmuştu.

Siyaseten kullanılmıştı.

Sadece türbanlı kızların aileleri, yakınları, anne, baba, ağabey, kardeşleri değil başı açık kızlar, kadınlar da “kızların sırf türban taktığı için üniversiteye alınmamasını” doğru bulmamışlardı. Bu eylemler Tayyip Erdoğan’ın “Yenilikçi hareketi başlatıp Refah Partisi’nden ayrılmasından” önceydi.

Türbanlı kızlar zincir oldu.

Siyasi meyvesini “Yenilikçiler” topladı. Hem Refah Partisi kurucusu Erbakan’ın liderliğini mahalleden söküp attılar ve hem de AKP’yi kurarak iktidara, yüksek kadın oy desteği ile geldiler.

★★★

Hatırlayınız.

Korona virüsünün ülkeyi kavurduğu günlerdeydi. Kadınlar bu kez iktidar olanlara karşı; “Kadın Zinciri” oluşturup, sosyal mesafe gözeterek ellerinde kendilerini ifade eden pankartlar taşıdılar. İçlerinde türbanlı kızlar, başı örtülü kadınlar da vardı. Ve iktidar partisi lideri duyusun isteyerek; “Türkiye’ye kötülük ediyorsunuz” diye bağırdılar.

Ve yine hatırlayınız.

Aynı günlerdeydi.

Yarısına yakın üyesi kadın olan 1 milyon üyeli Memur Sen ve Eğitim Bir Sen adlı sendikanın Şube Başkanı, “İstanbul sözleşmesini savunan kadınlar sapkındır” diyen bir ağır küfür savurdu. Kadın üyeler sendikanın binası önünde “Kadın Zinciri” halkası oluşturup; “Özür dile... Kadınlar öldürülüp dövülürken sesin çıkmıyor” diye bağırmışlardı.

Sandığa az kaldı.

Yeniden Refah Partisi’nin katılımıyla; “kadınsın seni istersem döverim, istersem nafaka vermeden boşar, istersem öldürür mezara koyarım ittifakı” kuruldu.

AKP’li kadınlar.

MHP’li kadınlar.

Bunu karşılıksız bırakmayacaktır. Tayyip Erdoğan’ın gelişi kadın eliyle oldu, gidişi kadın bilincinin uyanmasıyla olacak!

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Refah Partisi’nin kurucu lideri Necmettin Erbakan, rahmetli olduğunda çocukları (bir oğlu ve iki kızı) arasında miras kavgası çıkmış ve mahkemelik olmuşlardı. Arşivden bu haberi buldum. Kalan miras şöyle sıralanmıştı: Ankara Yenimahalle’de bir bina. Milda Kağıt A.Ş ve Konya’da Un Sanayi İşletmeleri. Fatih’te 2 daire. Sinop’ta tarlalar. Kocaeli’nde tarla. Çubuk’ ta bir arsa. Altınoluk’ta deniz kıyısında bahçeli ev. Balgat’ da bahçeli ev. Toplam 1 milyon 230 bin 500 dolar değerinde döviz. 148 kilo altın. Erbakan’ın kızlarından Zeynep Erbakan, mirasın eşit olarak dağıtılmadığı ve “babasının sağlığında emanet ettiği mal varlığına sahiplendikleri” iddiasıyla kız kardeşi Elif Erbakan ve erkek kardeşi Fatih Erbakan ile enişteleri Mehmet Altınöz’ü savcılığa şikayet etmişti. Mahkemede dava açıldı. Dava sonunda mahkeme mirasın kardeşler arasında eşit bölüşülmesine karar verildi.