Borç alırsın onunla yaşarsın. Borçsuz yaşayamaz olursun. Adın “borç-kolik olmuşa” çıkar. Şarap, rakı, alkol seversin. Alkol almadan yaşayamaz olursun. Adından “alkolik” diye söz edilir.

Koltuk seversin.

Koltuksuz yaşayamaz.

Söz dinletemez.

Emir veremez.

Alkış alamaz.

Olursun.

Koltuğa yapışırsın.

Koltuk kolik oldu.

Unutkanlık başladı. Geçmiş yıllarda TV ekranında, meydanlarda, toplantılarda halka seslenirken;  “Cumhurbaşkanı’nın fesih yetkisi yok” dediğini unuttu. Yine çok yakın bir zamanda; “Cumhurbaşkanı’nın erken seçime dahi götürme yetkisi yok, bu yetki Meclis’indir ” dediğini de hafızasından silip attı.

Meclis’i Fesih.

Erken seçime götürme.

İkisini de kullanıyor.

Sebep olmadan.

Sonuç olmaz.

Sebebi hastalık:

Koltuk sevicilik!

★★★

Oysa 21 yıl önce partisini ilk kurduğunda ve genel başkan koltuğuna ilk oturduğunda; “politika hayatında koltuk seviciliğinin” ülkeyi her açıdan kısırlaştırdığını, gençlerin önünü tıkadığını, farklı seslerin ortaya çıkmasına duvar olduğunu, “ülkeyi kendini yarı tanrı sanan liderlerin tapulu malı haline soktuğunu” dile getirmiş, “koltuk kolikliğe savaş ilan” etmişti. Partisinin tüzüğüne; “AK Parti genel başkanları, AK Parti milletvekilleri, AK Parti Belediye başkanları ancak üç dönem seçilebilirler” maddesi koymuştu.

Yenilikti.

Yüreklilikti.

Öz güvendi.

“biz iktidarı koltuk kolik olmak için istemiyoruz” diyen tavrıyla daha bir yıl önce kurulmuş partisine en yüksek oyu alarak iktidar olmuştu. Ancak İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğunda otururken; “İstanbul’u yöneten Türkiye’yi de yönetir...” iddiasıyla şehir gezilerine başlamıştı. Gezilerde; “Minareler süngümüz... Kubbeler kalkanımız....” sloganını okumuş aslında  Cumhuriyeti temellerinden değiştirme arzusunu dile getirip hukuk tanımazlık yaratmıştı.

Vazoyu kırmıştı.

CHP’nin o yıllardaki genel Başkanı Deniz Baykal’ın “vazoyu kırılmış yerinden yapıştıralım” girişimi ile siyasi yasaklı olmaktan kurtuldu. Ara seçimlerde Siirt’ten milletvekili seçildi.

2002’de:

Başbakan oldu.

Koltuğa oturdu.

2007’de:

İkinci kez seçildi.

Koltuğa oturdu.

2011’de:

Üçüncü kez seçildi.

Koltuğa oturdu.

2014’de:

Başbakanlık koltuğunda otururken, hiç kalkmadan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna da aday oldu. Seçimlerde Başbakan olarak devlet imkanlarını tek başına kendisi için kullanıp “Partili Cumhurbaşkanlığı Düzenin” ilk seçimine girip Cumhurbaşkanı da seçildi.

Dördüncü kez.

Koltuğa oturdu.

2018’de:

Cumhur başkanlığı seçiminde aday oldu ve beşinci kez seçildi.

Koltuğa oturdu.

★★★

Zaten onun yönetimindeki Türkiye’de bütün devlet koltukları birbiri içinde eritilmiş, bütün koltuklar “Tek Adam koltuğundan” aldıkları emirleri uygulayan emir erleri durumuna sokulmuş, Cumhurbaşkanlığı koltuğu ile Başbakanlık koltuğu yekpare (tek parça) edilmişti.  Özetle; parti genel başkanlığı koltuğundan hiç kalkmadan 21 yıl ve başbakanlık koltuğunda hiç kalkmadan 3 dönem (12 yıl) ve cumhurbaşkanlığı koltuğunda da hiç kalkmadan 2 dönem (8 yıl) olmak üzere 5 dönemdir koltukta oturuyor.

Ne sözü vermişti?

En fazla üç dönem.

Koltuk sevicilik bitecek.

Gençlerin önü açılacak.

Yeni seslere fırsat kapıları aralanacak, ülkemizin politika tarlasında demokrasinin ileri meyveleri de filizlenip boy verecek, yarı tanrı parti lideri tipi bitecek, parti içi demokrasi başlayacaktı.

Unuttu.

20 yıl bitti.

21 yıla girildi.

Koltuğa yapıştı.

“Ayakkabını elimizle yalayalım” diyen politikacı tipinin çoğalmasına zemin hazırlardı. Koltuk sevicilik saplantı, bir çeşit hastalık. Bu hastalık unutkanlık yaratıyor. Kendisinin yani partisinin hazırladığı ve “damgasız zarflar skandalı ile referandumdan geçirilerek” çıkartılan Anayasa’da;  “Cumhurbaşkanı’nın görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diye yazıyor.

Kendi yazdı.

Yazdığına uymuyor.

Sebep:

Koltuk kolik oldu.

★★★

Bu hastalığını ilacı, sandıkta gizli. Halkın “koltuk seviciliğe son verecek ilacı” seçim sandığından çıkartması gerekiyor. Biliyorsunuz; 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde sandıktan yaklaşık 54 milyon geçerli oy çıkması hesaplanıyor. Bu hesapla; koltuk sevicinin yaklaşık 27 milyon oy alması gerekiyor.

Mümkün değil.

En güçlü olduğu 2018 seçiminde 23.8 milyon oy alabilmişti. 2018 yılından bugüne ülkede, üç beş zengin ve arsız partili azınlık hariç, herkesin hayatı kötüye gitti. Ülkenin bütün iyi insanları önlerini göremez oldu. Vurduranı Meclis’te gizlenen Sinan Ateş cinayetinden sonra eskiden oylarını ona vermiş ülkücülerin büyük bölümü de ”6’lı Masa” tarafına geçti. Muhalefet, halka koltuk seviciliğine son vereceği sözünü veriyor.

Zihniyet değişti.

Yeter artık!

Koltuk seviciye son!