Dünyada ve ülkemizde de “yıldırım gazetecilik” öne geçti. Haberin birinci el kaynağına yıldırım hızıyla şimşek gibi ulaşacaksın. Bilgiyi doğrulatacaksın. Yine yıldırım hızıyla TV ekranından ya da sosyal medya hesabından veya elektronik gazetecilik ortamındaki köşenden şimşek çakar gibi insanlara ulaştıracaksın.

10 dakika içinde...

İnsanlar, telefonlarına düşen birinci ile kaynaktan doğrulatılmış haberi şimşek hızıyla okuyup, birbirlerine yayacaklar, üzerinde konuşup yorum yapacaklar, haberi tüketecekler.

Çağımız bu!

Bir kurşun!

Namludan çıktı!

Parti camını deldi.

Koltuğa saplandı.

O koltukta partinin kadın başkanı oturuyordu ve bu kurşun onu öldürmek üzere namludan çıkartıldı kışkırtmasını ateşlemek mi istediler? Seçim sandığına gitmeye 44 gün kala parti binasının camına kurşun planlı mıydı?!

★★★

Tetiği kim çekti?

Kuruşunu kim attı?

Kim attırdı?

Plan nerde yapıldı?

Kaç kişinin haberi vardı?

Cumhurbaşkanı ve onun ittifakıyla aynı sıraya dizilmiş olan partilerin başkanlarından hangisinin; “o kuruşun parti binası camını delip camın arkasındaki koltuğa saplandıysa; o koltukta ölmesini istediğimiz, gerekirse gözümüzü kırpmadan öldürteceğimiz lider oturuyor” diye düşünün mü demek istediler?

Biz kaybedeceksek....

Seçim sandık yok...

Plan bu mu?

★★★

Bugünün Türkiye’sinde doğru cevabı, eksiksiz, yalansız, dolansız ne polis verir, ne savcı, ne hakim.

Ne cumhurbaşkanı!

Ne Anadolu Ajansı!

Kurşuna sormalı!

Birinci el kaynak!

Gerçeği o biliyor.

Kurşun!

Kurşun!

Karanlık kurşun!

Zalim kurşun!

Vicdansız kurşun!

Demokrasi düşmanı!

Seni namluya sürenlerin, tetiğini çekenlerin arkasında kimler var, onların da arkasında kimler duruyor, neler konuşuldu, planlar neyin üzerine yapıldı? Bir gün önce Batman’da sokak orasında kara sakallı meczup kılıklı adamın, gözlerinde kin, ağzında intikam muhalefet partilerini kastederek ; “Hizbullahçıyız, Erdoğan’a dokunurlarsa var ya kafalarını keseceğiz, biz cihada hazırız” korkutmasını yapması ile bir gün sonra kurşunun parti binasının camını delmesi bir rastlantı mı?

Kurşun!

Kurşun!

Karanlık kurşun!

Konuşmalısın...

★★★

Meczup kılıklı kara sakallı, “kafanızı keseriz” bağırtısıyla günlük şöhret oldu, arkası sıvazlandı, karakola davet ettiler, devlet parasıyla alınmış siyah zeytin ve devlet parasıyla alınmış suyla iftarını açtı, adli kontrolle salıverdiler. 2019 yılında 3 yıl önce; Ankara’nın Çubuk ilçesinde inek çalmaktan sabıkalı hırsız Osman Sarıgün adlı biri ana muhalefet partisinin liderini şehit cenazesine katıldığı ortamda linç edip öldürmek istedi. O cenaze töreninde bakanlar, üst düzey bürokratlar, iktidar partisi önde gelenleri de vardı. Kılıçdaroğlu’na ölümüne yumruk atan inek hırsızının elini öpmeye partilileri gönderdiler. Ağır Ceza Mahkemesi yerine Asliye Ceza Mahkemesi’nde “basit yaralama” suçuyla yargıladılar, onu da salıverdiler. Parti binasının camını delip geçen kurşunun tetiğini çekeni de karakola davet ettiler, inşaat bekçiymiş, hırsız kovalıyordu, hırsıza kuru sıkı attı ama “mermiyi parti binasının camını isabet ettirdi” (İstanbul Valisi’nin açıklaması aynen böyle) dediler. Onu da yarın-öbür gün salıvereceklerdir. Ayrıca bir başka muhalefet partisi HDP’ nin kurşunlanmadık binası kalmadı, suçluları bulunup yasal gereği yapılmadı.

Kurşun!

Kurşun!

Karanlık kurşun!

Zalim Kurşun!

Vicdansız!

Sen kimin kurşunusun?

Ne yapmak istiyorlar?

Plan ne?

Biz kaybedeceksek...

Seçim, sandık yok...

Bunu mu diyorlar?

Kurşun!

Kurşun!

Demokrasi düşmanı!

Konuş!

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Türkiye başarabilir


İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binasının camına kurşun sıkılması üzerine Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı Rıza Sümer,  açıklama yaptı: “ Siyasetçilere yönelik, silahlı, bedensel veya sözel şiddeti hiçbir farklı düşünceye ve insana yakıştırmıyor, kınıyoruz. Yalan, hakaret, tehdit, iftira ve silah yöntemlerini kullananlar, cinayet işleyenler, çocuğa ve kadına dünyayı yerin üstündeki cennet yapacaklarına, cehennem haline getirenler, kurşun sıkanlar, ‘başlarını keseriz, asarız, yıkarız, yakarız’ diyenler mutlaka iyileştirilmeli ve doğumdan doğal ölüme kadar, eğitimden başlayarak, farklılıkları doğal zenginlik, Türkiye ve Dünyayı evimiz sayan bir anlayışla yaşamayı başarmalıyız.” dedi.