Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı görevine 20 Ağustos 1995’de Korgeneral Hasan Kundakçı atanmıştı. Terörün en azgın olduğu dönemde Asayiş Kolordu Komutanlığı görevindeydi. Elinden hiç silahını düşürmez, helikopterle gittiği yerlerde de silah bacağının arasında olurdu. Silah tamburalı olduğu için gazeteci ağabeyimiz Celalettin Çetin, ona “Tamburalı Paşa” adını vermişti. O günden sonra hep “Tamburalı Paşa” olarak anıldı.

Rumlar, bazı Avrupa ülkelerinden de kendilerine destek veren motosikletli grupları davet etti. KKTC’yi devlet olarak kabul etmedikleri için sınırı delme girişiminde bulunacak, Girne’ye kadar gelip orada bulunan bayrağımızı da indireceklerdi. Devlet tedbirini almış, bayrağımızı indirmeye kalkışanlar olursa derhal etkisiz hale getirilmesi de planlanmıştı.

ELİMLE İŞARET ETTİM

8 bin motosikletli, Güney Kıbrıs’ta toplanmaya başlamıştı. Kıbrıs’ta yaşanan olayın öyküsünü “Tamburalı Paşa” emekli Korgeneral Hasan Kundakçı’dan dinliyorum:

“8 bin motosikletlinin sınırı delme girişimine kilitlenmiş, alacağımız önlemler için hazırlık yapıyorduk. Güçlü motosikletlere sahip bu kişilerin her taraftan geçebileceğini değerlendirdiğimiz için buna göre önlem alıyorduk. Silahsız oldukları söylenen bu kişilerin yeşil hattı geçip Girne’ye gelecekleri belirtiliyordu. Geçmelerine izin vermem için benimle de görüşmek istiyorlardı. Onların sınırı geçmelerine karşı olacağımı söyledim. Motosikletliler ‘Biz kimseyi tanımayız’ havasında hareket ediyorlardı.

Sınırı geçmeye kalkışan, hele bayrağımızı indirmeye çalışanlara karşı ne yapılması gerektiği konusunda ilgili birimlere gerekli talimatı vermiştim. Elimi kaldırdığım zaman kimlerin ne yapacağı da belliydi. Denktaş da o gün gelmişti. Denktaş geçmişte yaşadıklarını da bana anlatıyor, ben de kendisine bazı sorular yöneltiyordum.

UYARIYA ALDIRIŞ ETMEDİ

Tarih 14 Ağustos 1996’yı gösteriyordu. Tel örgüyü geçip sınırın 15 metre uzağında bulunan bayrağımızın gönderde bulunduğu direğe tırmanan kişi, bayrağımızı indirmek istiyordu. Kendisini üç defa uyardık. Aldırış etmedi.

Bölge komutanına kesin emrimi vermiştim. Hangi işaretimle ne yapılacağı da belliydi. Ben elimi kaldırıp ‘Vur emri’ işareti verdim. Bayrak indirilirse biz orada duramayız. Bayrağı indirilmiş bir komutan olmak istemem. Bayrak uğrunda ölmeye hazır olan, bayrağa saygı duyan bir insanım. Silahsızmış, dokunulamazmış olur mu öyle şey. 8 bin motosikletli sınırdan geçecek, Girne’ye gidecekti. Girne’de bayrağımızı indirecekler, Yunan ve Rum marşlarını söyleyip çekip gideceklerdi. Biz de seyredecekmişiz!”

AYNI EMRİ VERİRDİM

Çözüm süreci döneminde, Diyarbakır’da da askeri birliğimiz içinde bayrağımızı indirmişlerdi. Diyarbakır’da daha önce Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde bulunduğu için bu üzücü olayı hatırlatıp, “Bayrağımız indirilirken siz olsaydınız nasıl bir emir verirdiniz?” diye sormuştum. Şunları söylemişti:

“Bayrak nerede indirilirse indirilsin acıdır. Bu askeri birlikte olursa daha da acıdır. KKTC’de, 14 Ağustos 1996’da bayrağımızı indirmeye kalkıştılar. Gereği yapıldı. Dikkat edilirse bir daha da hiçbir bayrak indirme olayı yaşanmadı, olaylar da bıçakla kesilir gibi kesildi.

BEDELİNİ ÖĞRENDİ

Herkes, bayrağın indirilmesinin bedelinin ne olacağını öğrendi. KKTC’de bayrak indirmeye kalkışan kişi için ne emir verdiysem, aynısını  Diyarbakır’da da verirdim. KKTC’de olduğu gibi, Diyarbakır’da asla bayrak inmez, indirilemezdi.

Çünkü bayrak bir ülkenin onurudur, simgesidir. O bayrak inince akla çok şey gelir. Bayrağımızı indirmeye kalkan iner. Bayrak indirmek için kim elini-kolunu uzatırsa onu indirmeye çalışanın elleri kolları kırılır. Bu kesindir.”

BÖYLE ANILMAK İSTERİM

Bayrağımızı indirmek için direğe çıkan Rum genci için “Vurun” emrini veren Hasan Kundakçı hakkında İnterpol tarafından yakalama ve tutuklama müzekkeresi niteliğinde olan Kırmızı Bülten çıkarıldı. O yüzden Kundakçı Paşa, aradan geçen 27 yıla rağmen hiç yurtdışına çıkmadı. Ona bu durumu sorduğumda cevabı şöyle olmuştu:

“Bayrağı indirilmiş bir komutan olarak anılmaktansa, yurtdışına çıkamayan komutan olarak bilinmeyi tercih ediyorum.”

Hiçbir zaman yurtdışına gidememeyi sorun etmedi. Bu konuda kimseye dert yanmadı. Gittiği belki de tek ülke KKTC olmuştu. Orada yapılan törenlere davet ediliyor, konuşmalar yapıyordu. 2021 yılının Aralık ayında da, Nihat İlhan Paşa’nın eşi ve üç çocuğunun anma törenine katılmıştı.

TARİHE BÖYLE GEÇTİ

Hasan Kundakçı Paşa ile zaman zaman konuşuyorduk. KKTC’de iki dönem korgeneral rütbesiyle Türk Barış Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan belki de tek komutan oydu. Özel Kuvvetler’den yetişen Hasan Paşa, dün yürüyerek gittiği Kavacık’taki hastanede bazı tetkiklerini yaptıracaktı. İşte bu işlemleri yaptırırken vefat etti.

Emekli Tuğgeneral Ümit Yılmaz, bu acı haberi arkadaşlarına duyururken Kundakçı Paşa’nın fotoğraflarını, bazı videolarını da paylaştı. Kundakçı’nın naaşı çarşamba günü (yarın) Selimiye Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda eşi Şenay Hanım’ın yanında toprağa verilecek.

Rumlar, Hasan Kundakçı’nın peşini hiç bırakmadı. O, bayrağımızı indirtmeyen, indirmeye çalışan Solomos Solomou’yu işaretiyle gönderde vurduran komutan olarak tarihe geçti. Allah rahmet eylesin Tamburalı Paşa’ya.