Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bütün bakanlarının milletvekili adayı yapılacağını açıkladı. Muhalefet bu durumu bakanlara dokunulmazlık kazandırılması olarak yorumladı. Bakanlıklarının bütün olanaklarını kullanıp aday olmak da ne oluyor?

Devlete ait uçakla, helikopterle sözde seçim propagandası değil, bakanlık görevleriyle ilgili çalışma yapıyor gibi dolaşacaklar. Arkasında yine devlete ait onlarca otomobille ilçelere, köylerle gidecekler. Vatandaşın isteğini dinleyip iktidara geldiklerinde bunları yerine getireceklerini söyleyecekler.

ÇAPINIZ GÖRÜLSÜN

Asla eşit koşullarda bir seçim olmayacak. O yüzden İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, aday olacak bakanlara “Devlet zırhını çıkarıp yarışmalarını, devlet gücüyle seçime girmenin ilkesizlik olacağını” belirtti, “Gelin o zaman çapınızı görelim” dedi.

Anayasa’nın 76. Maddesi’nin ikinci fıkrasında hüküm çok açık. Önce o fıkrayı, sonra bu konuda verilmiş Yargıtay kararı olup olmadığına geçelim:

“Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının (...) yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevliler ve silahlı kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler.”

İSTİFAYI  DÜŞÜNMEYENLERE

Bakanlar kamu görevlisi mi? Elbette. “Göster belgeni; göster belgeni” diyenler olacaktır. Buyurun size belge. Kamu Görevlisinin Tanımı ve Bakanların Kamu Görevlisi Sayılması Hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14 Eylül 1983 tarihi, 1980/4-1714 Esas, 1983/803 sayılı kararının özetini okuyalım:

“Kamu görevlisi deyimi, görevlinin bir kamu hizmetini yüklenmesi ve bu görev karşılığı devlet bütçesinden maaş, ücret, ödenek, vs. gibi her ne ad altında olursa olsun görevliye bir maddi meblağın özgülenmesi (tahsisi) iki ana unsurunu içerir. Bakanların bu iki ana unsuru tam olarak taşımaları ‘kamu görevlisi’ olarak kabullerinin açık kanıtını oluşturur.”

BU KARAR SİZİN İÇİN

Ülkemizde Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Yargıtay kararlarına uymama alışkanlığı oluştu. Uymayanların cezalandırılması yerine, terfi ettirilmeleri de, bu alışkanlığı yaygınlaştırıyor. Hem milletvekili aday olacak, hem de istifa etmeyecek, “Devlet zırhını çıkarmadan yarışacak” olan bakanlar, Yargıtay’ın kendileriyle ilgili verdiği kararı okumalı. Devlet gücüyle seçime gidilmeyeceğini bilmeli. Yargıtay kararından aktarıyorum:

“Her ne kadar bir kısım üyeler bakanı idari hiyerarşi içinden soyutlayarak bakanların ‘kamu görevlisi’ kapsamında bulunmadığını savunmuş iseler de; bu düşünce tarzı çoğunluğu oluşturan üyeler tarafından sözü geçen 129. maddenin genel amaç ve kapsamına uygun mütalâa edilmemiştir.

KAMU GÖREVLİSİ

Aksi halde herhangi bir bakanlığın görev ve yetki yönünden çok alt derecede bir memurunun ya da kamu görevlisinin tasarrufu Devletin sorumluluğu ilkesi ile karşılanırken, bakanı bu uygulamadan istisna kabul etmek izahı son derece zor açık bir çelişki oluştururdu.

Bu arada ‘kamu görevlisi’ deyimi üzerinde de kısaca durulmasında fayda mütalâa edilmektedir. Türk İdare Hukukunda baskın ve yaygın görüş, bu deyimin iki ana unsuru içeriğidir. Bunlardan birincisi görevlisinin bir kamu hizmetini yüklenmesi, ikincisi ise bu görev karşılığı Devlet bütçesinden maaş, ücret, ödenek vs. gibi her ne nam altında olursa olsun görevliye bir maddi meblağın tahsis edilmesidir.

SON DERECE UYGUN

İşte bu yüzdendir ki avukatlar ve başkaca hizmet grupları aslında bir kamu hizmeti yaptıkları halde bu hizmetlerinin maddi karşılığı Devlet bütçesinden karşılanmadığı için birer kamu görevlisi olarak kabul edilmemektedirler. Bakanların bu iki ana unsuru tam olarak taşımaları ‘kamu görevlisi’ olarak kabullerinin açık bir kanıtını oluşturmaktadır.

Bakanı idareden soyutlamak bu bütünlüğü bozan ve hiçbir haklı nedeni olmayan bir düşünce tarzıdır, işte bütün bu nedenlerle bakanları ‘kamu görevlileri’ kapsamı içinde mütalâa etmek Türk İdare Sistemine, 1982 Anayasası’nın güçlü Devlet ve etkili yürütme felsefesine ve nihayet iş bu Anayasa ile reddedilen geçmiş dönemin üzücü uygulamalarından dönülmesi ilkesine son derece uygun düşecektir.”

İL BAŞKANI GİBİ

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, İl İdaresi Kanunu’nda valinin “Devleti temsil ettiği” bölüm kaldırılmıştı. Günümüzde valilere dönük en önemli eleştiri, iktidar partisinin il başkanı gibi davrandıkları yönünde.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçilememesi halinde, 81 il valisinin tamamının görevi de, Cumhurbaşkanı ile birlikte sona eriyor. O yüzden, valilerin mevcut Cumhurbaşkanımızın değişmemesi için ellerinden gelen çabayı gösterecektir.

Devletimizin daha fazla yıpranmaması için “Vali baba” kavramının son bulmaması için onlara yine önemli görev düştüğünü de hatırlatalım. Makamda biraz daha kalacağım diye siyasi partinin il başkanı gibi davranmak valiye yakışmaz.