SOL haber sitesin­de Engin Solakoğ­lu’nun Fransa eylemlerini yazdığı makalesinde şu cümle ilgimi çekti:

-“Dünyaya dair bil­gi seviyesi Avrupa’da ilkokulu aşmaya yetme­yecek bir başka ABD’li gazeteci ise gösterilere katılan Komünistle­rin Marx ve Lenin’le birlikte Robespierre’in resmini de taşıdıklarını şaşkınlık ve dehşetle aktarıyordu. Robespierre ‘giyotinle kafa kesen bir caniydi’ ve nasıl savunu­labilirdi?”

Bu satırı okuyunca İn­giliz tarihçi Christopher Hill’in sözünü anımsa­dım:

-“Gitgide daha az şey hakkında gitgide daha çok şey öğrenilen” koşul­lar yaratılarak “at göz­lüğüyle bakış” yaratma peşindeler...

Bunu nasıl yaptıklarını göstermek için bir baş­ka İngiliz tarihçiden ör­nek vermeliyim:

Sir/ şövalye yapılan Si­mon Schama dünyaya, Fransa tarihi konusunda uzman diye tanıtıldı. 26 ödül verildi. Modern tarih yazımının “Dic­kens’i” olarak gösterildi! Ayrıntıya girmeyelim.

Schama, Fransız Dev­rimi’nin 200’üncü yılı 1989’da kitap çıkardı: “Yurttaşlar: Fransız Dev­riminin İçerden Tarihi.”

Kitap, Fransız Devri­mi’ni karalamak üzerine kuruluydu. Cumhuriyet­çi devrimcileri Robespier­re, Danton, Marat vd. “terörist” ilan etti.

Neoliberalizmin azgınlaştığı o süreç­te amaç, eğip bükerek devrimi; korku, şiddet ve ıstırap yaratan bir grup insanın eylemi ola­rak göstermekti. Kralcı seçkinlerin karşı dev­rimci bakış açısıydı bu...

Devrimi anlamsız kılma­yı hedefleyen bu terör pornografisi akademi ve küresel medya aracı­lığıyla dünyanın tarihe bakışını kökten sakatladı.

Kuşkusuz tek kitap yok­tu. Mesela, yedi ödüllü İngiliz tarihçi Orlando Figes de o yıllarda Sov­yet Devrimi’ni aynı neo­liberal bakış açısıyla ele alıp aynı “halkın trajedisi” üzerinden ele aldı!

Uzatmayayım. Neolibe­ral/ postmodern tarih an­layışı, bulaşıcı virüs gibi ülkeleri hasta etti. (Ki Cumhuriyet devrimleri gibi tarihsel birikimleri­miz konusunda sürekli demagoji yapan ve her­kesi “darbeci” ilan eden, FETÖ ve tercüme­ci solcu liboşların referans kaynağı burasıydı!)

★★★

Fransız emekçile­ri aylardır eylem yapıyor. Avrupa’nın güçlü sosyal adaletçi devletinin sol maskeli neoliberal Mac­ron eliyle yok edilmesine seyirci kalmıyorlar...

Macron iktidarı, gös­terileri bastırmak için şiddetin dozunu sürekli artıyor olsa da soyulma­ya karşı çıkan emekçi­ler, her seferinde sokağa daha kalabalık çıkıyor. Protestolar Paris’ten, Nantes, Rennes, Mar­silya, Lyon gibi diğer şehirlere yayılıyor...

Göstericiler, 1789 Fransız Devrimi şarkıla­rı söylüyor. Vs.

Öte yandan:

Fransız eylemcilere kü­resel medyanın (ve etkisinde olanların) bakış açısını anlamak zor değil. Her meşru hak arama eylemini sistematik şekilde “demokrasiye düşmanlık” olarak de­ğerlendiriyorlar.

Evet, özellikle son neoliberal tarih yazıcılığı halk hareketlerini/ soka­ğı düşman gösteriyor!

★★★

Sadece Fransa de­ğil...

Sadece Fransa’da değil; ekonomik olarak emeğin üretilen gelirden aldığı payın sürekli düştü­ğü ülkede...

Sermaye ve emek arasındaki güç denge­si zengin Avrupa’da bile işçi sınıfı aleyhine değişti; ücretler- maaşlar hızla düştü. Milyonlarca çalışan insan, ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi ve yaşam kali­tesi hızla geriledi.

Evet sadece Fransa değil; Almanya, Yuna­nistan, İngiltere, İtalya gibi Avrupa’nın dört bir yanında işçiler eylem yapıyor...

Ya bizde?

Türkiye şimdilik ses­siz... Ama seçimi kim kazanırsa kazansın, neoliberal ezberi bozma­yıp ekonomik krizin yükünü işçi sınıfına yıkmak isteyenler karşı­sında emekçileri bulacak kuşkusuz.

NOT: Dünkü “eh­ven-i şer” başlıklı eleştiri yazım üzerine Özdemir İnce aradı. “Arayışları­mızı ortak akılla sürdüre­ceğiz” dedi. Son yıllarda eleştiriyi düşmanlık gö­ren vasatlık- kalitesizlik ülkemizi esir aldı. Değerli Hocam İnce’ye nezake­ti için teşekkür ederim.