Depremin ikinci günüydü.

Muhalif ekran kanalında kadın meslektaşımın sitemine denk geldim, bağırıyordu:

-“Nerede asker? Neden deprem bölgesinde asker yok?”

Kendimi tutamadım, “sizin yüzünüzden” dedim; “siz kullanışlı aptallar yüzünden!”

Niçin böyle dediğimi açıklayayım:

Tarih: 7 Temmuz 1997.

Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu 11/d maddesi gereğince alınması gereken müşterek tedbirlere ilişkin protokol imzalandı.

Adına kısaca “EMASYA” denilen protokol, “Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma” ifadelerinin kısaltılmış adıydı.

27 maddeden oluşan protokol; terör, deprem, sel, yangın gibi doğal afet durumunda ilçe veya illerde yeterli müdahale kuvvetinin bulunmadığı durumlarda valiliğin talebiyle askerden yardım alınmasını düzenledi.

Amaç, sivil otoritenin kontrolünde koordinasyon ve işbirliği ile kamu düzeni sağlamaktı.

Asker -polis yardımlaşmasını sağlayan EMASYA protokolü ilk 17 Ağustos 1999 depreminde hayata geçirildi. Mehmetçik deprem bölgesindeki çalışmalarıyla herkesin takdirini kazandı.

Sonra ne oldu?

★★★

FETÖ, Ergenekon kumpası için düğmeye bastığı süreçte EMASYA protokolü hedefe koydu. Yalnız değildi FETÖ...

AKP, Kandil’in sivil kanadı parti, dönek solcular, liboşlar, CHP’nin 10 Aralıkçıları ve bunların medya organları FETÖ ile elbirliği yaparak, EMASYA protokolünün “darbeye zemin oluşturduğu” propagandasına başladı. “Askeri vesayet” kara propagandasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne düşmanlıkta yarıştılar...

Oysa birkaç yıl önce 2 Şubat 2004’te AKP’li İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu TBMM genel kurulunda şu konuşmayı yapmıştı:

-“EMASYA planı, Türkiye’nin meşru güvenlik güçleri arasında işbirliğini en yüksek seviyeye çıkarmanın yasal dayanağı olan bir protokoldür. Özünde, il valisinin bölgesinde çıkan toplumsal olayları, afetleri kendi gücüyle üstesinden gelemediği takdirde, kuvvet talep etmesidir. O günün şartları içinde birbiriyle görüşmeyen, yardımlaşmayan, istihbarat paylaşmayan, işlem yapmayan güvenlik güçlerini birlikte çalıştırma modelidir...”

Ancak:

TSK içinde müridi olmayan subayları tasfiye etmek isteyen FETÖ, kandırdığı “kullanışlı aptallar” ile birlikte, “darbeye zemin hazırlayan EMASYA kaldırılsın” kampanyası başlattı...

★★★

Tarih: 20 Ocak 2010

Taraf gazetesinin, “Fatih Camii Bombalanacaktı” manşeti üzerine FETÖ savcıları harekete geçti. Kumpasın yarattığı siyasal iklim sonucu EMASYA protokolü 4 Şubat 2010 tarihinde kaldırıldı. Ardından Balyoz kumpası başlatılarak TSK hedef haline getirildi. Gerisini biliyorsunuz...

Gerçekten bunlar o kadar “kullanışlı aptallar” idi ki:

EMASYA protokolü sonra ne zaman hayata geçirildi biliyor musunuz: 14 Temmuz 2016. Evet, FETÖ darbesinden bir gün önce! FETÖ, “darbeye zemin hazırlar” dediği EMASYA protokolünde bir de değişiklik yaptı: Türk Silahlı Kuvvetlerine, mülkü amirlere bilgi vermeden operasyon yapma yetkisi tanıdı!

AKP, 15 Temmuz darbesini yaşayınca hatasını anladı, EMASYA protokolünü hemen yürürlükten kaldırdı.

Sonuçta:

Afetlerde halkının yanında olan Mehmetçik, FETÖ ve kullanışlı aptallar yüzünden bugün ne yapacağını bilemez hale getirildi.

O dönem Hürriyet gazetesinde Balyoz kumpasları, EMASYA yalanları konusunda bir sayfa yazdım. (7 Şubat 2010)

Yaşananların Osmanlı son döneminin aynısı olduğunu “Mehmet Akif’i şaşırtacak benzerlik” başlığıyla anlatım ve onun sözüyle bitirdim:

-“Hiç ders alınsa tarih tekerrür eder mi?”

Ders alınmadığı için FETÖ darbesi yaşandı...

Dün, “EMASYA kaldırılsın” diyenler bugün tv’de “asker nerede” diye bağırıyor!

Aynı arkadaşlar, Celal Şengör’ün deprem yayınında iktidara yönelik, “ülkeyi cehalet yönetemez” sözünü pek sevdi...

İktidarla mı sınırlı cehalet? Arada sizde aynaya bakın liboş meslektaşlarım!