Önceki gece...

Kanal kanal dolaşıyorum, zap yapıyorum...

İktidara yakın televizyon kanallarındaki konuşmacılar DEVA lideri Ali Babacan’a öfke kusuyor:

-Anayasa’dan Türk adını çıkarmayı nasıl teklif eder...

-Türk Ordusu’nu lekelemek isteyen “kimyasal Fincancı”yı nasıl ziyaret eder...

-Savunma sanayimizin gözbebeği, PKK’nın korkulu belası insansız hava araçları üreten şirkete nasıl laf eder...

-Köyünün adını değiştirip eski Rum ismini nasıl koyar...

Bir dönem “harika çocuk” olarak gördükleri “Bebecan”a neler dediler neler...

Ekran karşısından ayrılamadım, bu sözleri işitmekten keyif aldım...

Peki arkadaş... Babacan’ın bu sözlerini ilk kez mi duydunuz?

-Anayasa’dan Türk adını çıkarma AKP projesi değil miydi? Hatta “TC” isimleri devlet dairelerinden silinmedi mi?

-Kandil ile görüşen, PKK’lıların gelişini davul zurnayla karşılayan, örgüt bayraklarına ve “Biji Apo” sözlerine serbestlik sağlayan AKP değil miydi?

-MİLGEM’den GENESİS’e milli savunma sanayinin gelişmesinde başat görev alan Özden Örnek gibi paşaları, milli yazılım mühendisliğinin merkezi HAVELSAN’ın genel müdürü Ö. Faruk Yarman gibi sivil yöneticileri Balyoz kumpasıyla hapse atılmasına AKP destek vermedi mi?

-Köy adlarına, (ki binlerce yıllık Anadolu yerleşkesinde hangi isim ne kadar eski ise) “eski isimleri” (Norşin gibi) koyma modasını AKP başlatmadı mı?

Aslında... Babacan, geçmişini unutturmaya çalışan AKP’ye ayna tutuyor. Bu sebeple kendisine ne kadar teşekkür etsek az!

★★★

Ali Babacan siyaset yapmayı nereden öğrendi? AKP...

Baş öğretmenleri Erdoğan ve Gül değil mi?

“Bebecan” en çok hangi konuda bilgi sahibi oldu; pragmatizm/ faydacılık/ menfaatçilik! Siyasi görüşü ve politik davranışı çıkarına göre değiştirmek yani...

Öğrendiği politik kalıplarla hareket eden “hesap adamı” Babacan’ın on gündür tartışmalı sözler sarf etmesinin nedenini bilmeyen kalmadı sanıyorum:

-HDP kapatılırsa DEVA listesini bu parti adaylarına açarak seçim barajını aşmak. İtibariyle HDP oylarını 6’lı Masa’ya taşımak.

Hayli tartışma çıkaran Babacan’ın sözlerine CHP’nin sesini çıkarmamasının sebebi de bu değil mi?

Geldik, zurnanın zırt dediği yere:

Her olayı-sorunu salt sayıysa indirgeyen nicelik, bir şeyin değerini belirleyen niteliği yendi ülkemizde...

Her şey rakamlara/ maddiyata indirgendi. 6’lı Masa ittifakının esasını da sadece “parmak hesabı” oluşturmuyor mu?

★★★

Ülkemizde siyaset, ezberletilmiş kalıplara sokuldu.

Politikada neyi düşünüp-neyi düşünmeyeceğimize, nasıl hareket edip-nasıl konuşacağımıza algı mühendisleri karar verir oldu. Kuramcılar reklamcılara, parti ilkeleri ise piar çalışmasına dönüştürüldü! Tek amaç, kurnazca hareket edip sandıktan güçlü çıkmak! Bir gün “Öcalan’ı asalım”; ertesi gün “Öcalan’la diyalog şart” sözü bunun tipik örneği...

Babacan’ın yaptığı farklı mı?

Pragmatist popülizm; parti varlığını, siyasetçinin kişiliğini-karakterini yok etti. Hayata bakış, politik görüş, siyasi değer, ideolojik duruş önemsenmez oldu...

“Siyaset mühendisliği” düşünce ve eylem zenginliğini çürüttü. Kazanmak için her yol mubah oldu; iki yüzlülük dâhil...

Neoliberal popülizme yenik düşen bu siyasal sistem; vasatı, bayalığı, kalitesizliği, değersizliği yüceltti...

Evet, gerçeklerden kaçış yok; her şeyi sayıya/niceliğe indirgeyen siyaset mühendisliği politik hayatı kirletti...

Siyasi hastalığa yol açan “Bebecan virüslerini” yazınca kimileri kızıyor! Diyorlar ki: “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun!”

Albert Einstein’ın lafıdır:

-Sorunlar, onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez.