Bir belediye yönetiminin ve bir belediye başkanının birincil görevi, o şehirde yaşayan her yurttaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Yani önce can, sonra mal. Diğer bütün alanlardaki ihtiyaçlar, projeler ve hizmetler, bundan sonra gelebilir.

Öte yandan öyle bazı alanlar vardır ki, o alanlarda ne yaptığınız, ne kadar çaba harcadığınız veya neleri başardığınız çoğu kez anlaşılmaz. Çok bilinmez. Çok önemsenmez. Doğrusu o alanlarda harcadığınız emeğin, zamanın ve kaynağın siyasette oya tahvil edilmesi de mümkün değildir.

Deprem ve afete hazırlık da işte o alanlardan biridir.

★★★

Biz başımızı kuma sokamayız. Sokmayacağız. Bu şehrin en önemli riski depremdir. Ve bu risk öyle küçük bir risk değildir. Üstelik bu risk, sadece İstanbul’un de riski değildir. Tüm Türkiye’nin riskidir. Hayatın duracağı, ekonominin büyük hasar göreceği bir büyük kaos ve ulusal felaket ihtimalinden bahsediyoruz.

Hali hazırdaki 1.2 milyon yapının karşın karşıya olduğu büyük bir riskten bahsediyoruz. 48 bin binanın ağır hasar göreceği ve on binlerce vatandaşımızın hayatını kaybedebileceği bir riskten bahsediyoruz. Bu nedenle yönetim olarak, şehrimizi afetlere ve özellikle depremlere dayanıklı hale getirmek, bizim öncelikli hedefimiz. Uluslararası ve ulusal ölçekteki tüm bilimsel çözüm önerilerini dikkate alarak bir yol haritası üretmek, en somut amacımız. Bilimsel veriye dayanan ve ilgili tüm paydaşların görüşlerini dikkate alan bir yaklaşım bulmak ve acilen harekete geçmek istiyoruz.

★★★

Tüm hemşerilerime sormak isterim: Sınırlı bir bütçeniz varsa, o bütçeyi nasıl harcarsınız? Aile fertlerinizi doyuracak gıdayı almakta zorlanıyorsanız, çocuklarınızı iyi ve sağlıklı bir biçimde beslemeye ve okutmaya yeterli geliriniz yoksa, evinize gereksiz ve lüks bir mobilya almak için borca girer misiniz veya bankadan borç alıp tatile gider misiniz?..

Bir aile, bir baba, bir anne olarak kendi bütçenizi harcamayı planlarken neleri önemsersiniz? Eğer esnafsanız, tüccarsanız, iş adamıysanız, nasıl davranırsınız? Akıllı birer esnaf, tüccar veya akıllı iş adamı olarak kazandıklarınızla yat kat mı alırsınız? Yoksa şirketinizin hayatta kalmasını sağlayacak yatırımlara mı yönelirsiniz?..

★★★

Okuduğunuz konuşmayı, 2 Aralık 2019 tarihinde düzenlenen deprem çalıştayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptı.

Başkan sözü Kanal İstanbul projesinin yanlışlığına ve deprem riski üzerindeki etkisine getirerek şunları söyledi:

“Göller, havzalar, tarım alanları, yaşam alanları, yer altı suyu sistemi ve şehrin tüm ulaşım sistemi projeden kritik şekilde etkileniyor. Tarım arazilerinin yok olması bir yana, İstanbul Boğazı ile yeni açılacak kanal arasına oluşacak olan adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu ucube projeyle, ülkenin deprem riski en yüksek bölgesine 8 milyon insanımız hapsedilmiş olacak. Deprem anında bu denli yüksek bir nüfusu başka bir coğrafyaya nakledecek hiçbir devlet yoktur dünyada. Bu nasıl bir projedir Allah aşkına? Bu neyin aklıdır?..”

★★★

Başkan İmamoğlu sadece eleştirmekle yetinmedi, olası Büyük İstanbul Depremi’ne hazırlıksız yakalanmamak için ülkemizin saygın bilim insanlarının İBB çatısı altında projeler geliştirmesini sağladı ve bunları Ankara ile paylaştı?..

Peki onlar ne yaptı?

Hemen kolları sıvadılar.

Aman yanlış anlaşılmasın!

Başkanın projesini bir an önce hayata geçirip, yüzbinlerce insanın canını kurtarmak için değil, onu bir an önce görevden alabilmek ve rant projesinin önünü açabilmek için kolları sıvadılar.

Şimdi de kalkmışlar, sorumlusu oldukları onca ihmalin sonucunda yaşadığımız acı tabloyu günlerdir gözyaşları içinde izleyen milletimize masal anlatıyorlar!

Bırakın bunları, Ekrem Başkanla uğraşmayı da, el ele verip, hiç olmazsa İstanbul’u büyük deprem vurmadan gereken önlemleri alın!..