Felaketin dördüncü günüydü.

Kahramanmaraş’ta, dayanılmaz acılara yüreklerimiz yanarak tanıklık ediyorduk.

Dayanamıyorduk, çünkü iş makineleri dev kepçelerini enkaza saplıyor, toz duman arasında, molozlarla birlikte kurbanların cesetlerini de çıkarıyorlardı.

Oracıkta torbalara konulan her cenazenin bulunuluşunda, günlerdir uyumadan, sadece yaktıkları ateşlerde ısınarak son bir umutla bekleşen kalabalıktan çığlıklar yükseliyor, yakınlarını kaybedenlerin feryatları dinmek bilmiyordu.

Güneşin devrilip ayazın kol gezmeye başladığı saatlerde onu gördüm.

Sakalları uzamıştı, yorgundu.

Meğer bir kamyon dolusu erzak ve ilaç getirmiş.

Neler getirdiğini sorduğumda sıkılıyor, mahcubiyetini gizlemeye çalışarak başka şeyler anlatıyordu...

Yardım malzemelerini kimselere göstermeden dağıttı
ve gitti.

★★★

Dün öğrendim ki üç haftadır Hatay-Arsuz’da imiş...

İYİ Parti’nin önde gelen başarılı isimlerinden Dr. Turhan Çömez’in kurduğu sahra hastanesinde gönüllü genel cerrah olarak çalışıyormuş.

Kendisiyle birlikte halk sağlığı uzmanı olan eşi de oradaymış.

Yaşamlarını insanı yaşatmaya adayan bu değerli ailenin yetişkin kızları da, yurt dışındaki görevini bırakarak Antakya’ya koşmuş. O da, İspanyolların kurduğu sahra hastanesinde tercümanlık yapıyormuş.

★★★

Birlikte çalıştığı bir hekim arkadaşı anlattı.

Depremde tanıdıkları bir çocuk doktoru, iki evladıyla birlikte enkaz altında kalmış. Doktorun kolu sıkışmış çekemiyormuş. Çocuklar da “Baba kurtar bizi!” diye yalvarıyorlarmış. Doktor bakmış kurtaramayacak, orada bulduğu enkaz parçalarıyla kolunu kesmeğe uğraşmış ama başaramamış. Çocukları da arama kurtarma ekiplerinin gecikmesi nedeniyle gözünün önünde hayatlarını kaybetmiş.

Enkaz altından çıkarıldığında doktorun ilk sözü şu olmuş:

“Bu kolumu kesip alın. Onu kullanamadığım için çocuklarımı kurtaramadım. Artık bundan sonra kolum olsa neye yarar!..”

★★★

Bir başkası ise deprem anında iki çocuğunu kucaklayarak kaçmaya çalışırken ev üzerlerine yıkılmış. Ama o, canının parçası yavrularını kucağından bırakmamış. Neden sonra çıkarıldıklarında baba yaşıyormuş ama çocuklar, için çok geçmiş.

Bu öyküleri anlatmaya devam edersem yazıyı bitiremeyeceğim...



★★★

Sözünü ettiğim iyilik meleğinin adı Dr. Ceyhun İrgil.

25. dönemde CHP’den Bursa milletvekilliği yaptı. Devam etmesi için başlatılan kampanyalara rağmen “Ben halkımdan bir dönem için oy istedim. Devam edersem sözümü tutmamış olurum” dedi.

Öylesine seviliyor ki, istese ömür boyu vekil seçilebilirdi.

Sonraki yıllarda Bursa’ya şahane müzeler kazandırdı. Örneğin Türkiye’nin ikinci Sağlık Müzesi onun gayretleriyle Nilüfer ilçesinde açıldı.

★★★

Abartısız söylüyorum; hayatımda bu denli tevazu sahibi ve dürüst başka birine rastlamadım. Bunları yazdığımı bilse, inanın bana kırılır.

Ama ben Andre Gide’in şu deyişinin doğruluğuna inananlardanım:

“Bir güzellik unutulacağına birçok kez tekrarlanmalı...”

Evet anlatılsın ki, örnek alınsın, Dr. Ceyhun İrgil’ler çoğalsın...