18 Mart 1953... Saat 21,05... Çanakkale...

Henüz 10 yaşındayım.

Dondurucu soğukta askeri birliklerin ve tüm okulların katılımıyla Deniz Zaferi’nin 38. yıldönümünü kutladıktan sonra, gece erkenden uykuya daldık.

Ama çok geçmeden korkunç bir gürültüyle yataklarımızdan fırladık. Neye uğradığımızı anlayamadan babam ve annem, hepimizi (beş kardeş) kucaklayıp, lapa lapa yağan kar altında, evimizin bahçesine taşıdı.

Babam içeride yorgan, battaniye, palto gibi bizi sıcak tutacak ne varsa toplayıp gelmişti ki, çatımız çöktü.

Biz çocuklar, rüyada mıyız, kabus mu görüyoruz diye düşünürken, yan komşumuzun 3 katlı binasındaki çatının da bitişikteki tek katlı evin üzerine devrildiğini gördük.

Enkazdan iniltiler geliyordu.

Anladık ki hayatlarımızın ilk büyük depremini yaşamıştık.

Babam üzerlerimizi örttükten sonra “Hemen geliyorum!” diyerek gitti.

Gidiş o gidiş!..

Birbirimize sarılarak sabahı zor ettik.

Günün ilk ışıklarıyla babam döndü.

Vefatından sonra bize şerefli bir miras olarak kalan takdirnamelerini okurken; o gece bizi bahçede bırakıp, felaketzedelerin yardımına koştuğunu öğrendim.

★★★

Ertesi gün bahçemize kurulan ve çatımız onarılıncaya kadar yaşayacağımız çadıra geçtik.

Kayıtlara Gönen-Yenice depremi olarak geçen 7,2 büyüklüğündeki sarsıntıda 265 yurttaşımız hayatını kaybetti, yüzlercesi de yaralandı. 6.750 binanın yıkıldığı depremde en büyük hasarı Gönen ve Yenice almıştı.

Yıkılanlar arasında 211 okul, 176 resmi bina ve 27 de cami vardı.

Gönen’de neredeyse sağlam bina kalmamıştı. 6 kişilik ailesini kaybeden Mümtaz Azbay adlı yurttaş, geçirdiği sinir krizi sonucunda enkazın altına yatmış, artçı bir sarsıntıyla ölümü beklemeye başlamıştı.

O, polisin yardımıyla teselli edilip koruma altına alınmış, ama Balıkesir’de yakınları vefat eden bir genç kız, cinnet geçirmekten kurtulamamıştı.

★★★

21 Mart günü öğleye doğru, Cumhurreisi Celal Bayar Gönen’e geldi.

İncelemelerinin ardından “İnşallah pek kısa zamanda Gönen’i yeniden kuracağız. Hükümet her türlü maddi ve manevi yardımı yapacak, yaraları saracaktır. Hepinize geçmiş olsun” dedi.

Kısa süre içinde Başvekil Adnan Menderes ile Bayındırlık Vekili Kemal Zeytinoğlu da deprem bölgesini ziyaret ettiler.

Onlar da Celal Bayar’a benzer açıklamalar yaptılar.

Yetkililer “Gereken derslerin çıkarılıp tedbirlerin alınacağını, böylece bölgedeki vatandaşların bundan böyle depremde hayatlarını kaybetmeyeceklerini” söylediler.

★★★

Kız kardeşim Ayten’in çadır yaşamındaki zor koşullar nedeniyle yakalandığı mafsal romatizması kalbine sirayet etti ve ne yazık ki onu genç yaşında kaybettik.

Sonraki yıllarda Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu, yerleşim bölgelerindeki alt yapıların ve binaların buna uygun olarak inşa edilmeleri gerektiğini öğrendik.

Ancak her depremin ardından tüm yetkililerin “Gereken derslerin çıkarılıp tedbirlerin alınacağını ve bölgedeki vatandaşların bundan böyle depremde hayatlarını kaybetmeyeceklerini...” söylemelerine alıştık!

Bir yandan böyle konuşurken, diğer yandan sık sık imar afları yaparak bir anlamda “çürük yapılarda ölüm” izni veren popülist politikacılara ise ne diyeceğimizi şaşırdık!

★★★

Dediğim gibi; aradan geçen yıllarda fay hatlarıyla dolu coğrafyamızın birçok bölgesinde ağır deprem felaketleri yaşadık.

Hayatlarını kaybeden yurttaşlarımızın acılarını yürekten paylaştık. Onların yakınlarıyla birlikte ağladık, enkaz altlarından sağ çıkarılanlara sevinç gözyaşları akıttık.

Ve her seferinde “Gereken derslerin alınacağı...” söylemlerini dinlemekten bıkıp usandık!..

★★★

Binlerce yurttaşımızı kaybettiğimiz, on binlerce de yaralıyla atlattığımız 17 Ağustos 1999’daki Büyük Marmara Depremi”nin yaraları sarılırken “Bu deprem Türkiye için milattır. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Deprem yönetmeliklerine uygun olmayan yapılaşmalara izin verilmeyecek, mevcut olanlar da kentsel dönüşümle güvenli hale getirilecektir” demelerinden umutlandık.

Ancak çok geçmeden İstanbul başta olmak üzere, yıkıcı deprem riski altındaki kentlerimizde verilen sözlerin unutulduğunu, kentsel dönüşüm yerine rantsal götürüşüm yapıldığını gördükçe, korku ve çaresizlik içinde “gereken derslerin alınacağı (!)” yeni depremleri bekler olduk.

★★★

Ve ne yazıktır ki, önceki günkü korkunç sarsıntılarda Güney ve Güneydoğu Anadolu coğrafyamızın 10 kentinde, 10 bini aşkın binanın yıkılıp, binlerce yurttaşımızın dayanıksız yapılarda yitip gittiklerini, binlercesinin de dondurucu soğukta, yetersiz sayıdaki kurtarma ekiplerince enkaz altından çıkarılmayı beklediklerini gördükçe, kahrolduk.

★★★

Gönen-Yenice depreminin üzerinden 70 yıl geçti.

Maalesef biz hâlâ depremlerden gereken dersleri alamadık.

Acaba çocuklarımız o dersin alındığı, depreme dirençli alt yapıların ve binaların olduğu Türkiye’de yaşayabilecekler mi?..