Önceki gün çok sevilen mizah ustası bir kardeşimle sohbet ediyorduk.

Pandemi döneminde neredeyse hiç çalışamadığı ve tüm birikimlerini tüketme noktasına geldiği için yasaklar biter bitmez çağrıldığı her kente gitmeye başlamış.

Başlamış ama bu süreçte de yeni engellerle karşılaşmış.

Örneğin bazı yerlerde valilerin, kaymakamların girişimiyle gösterisi yasaklanıyor, kimi  organizatörler de tepki çekme korkusuyla son anda anlaşmaları iptal  ediyorlarmış!

Çünkü esprileriyle iktidarı eleştiriyormuş.

Ne yapsın? Seçimlere kadar bekleme kararı almış.

★★★

Kendisini dinledikten sonra, yaşça ondan çok büyük bir mizah ustasının başına gelenleri anlattım.

Size de aktarayım:

Pandemi henüz başlamamış.

İstanbul’daki bir organizasyonda ülkemizin sevilen, kıdemli şovmenlerinden biri, alkışlar arasında sahneye çıkıyor.

Dakikalar ilerledikçe salondaki coşku artıyor.

Programın sonunda sıra, yıllardır seyircilerin büyük beğenisini alan, kekeme bir milletvekilinin Meclis’teki yeminini taklit ettiği ana geliyor!

Taklit bittiğinde salon alkıştan yıkılıyor!..

Dakikalar geçmesine karşın alkışlar kesilmeyince, bir iki espri daha yaparak sahneden iniyor!..

★★★

İlgi öylesine yoğun ki, kulise geçtiğinde uzun bir kuyrukla karşılaşıyor.

Bekleyenlerin hiçbirini kırmadan fotoğraflar çektiriyor, imzalar veriyor...

Yola çıkmadan önce de tuvalete uğruyor.

Tam ellerini yıkarken, aynada beliren öfkeli bir surat bağırmaya başlıyor:

“Ulan şerefsiz! Ulan vatan haini! Ulan sen nasıl yaparsın bunu?..”

Neye uğradığını şaşıran şovmen “Ne yaptım ki?” diye soruyor.

“Daha ne yapacaksın ulan hain? Cumhurbaşkanımıza hakaret ettin!..”

“Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret etmek aklımın ucundan geçmez. Kaldı ki yaptığım esprilerde Cumhurbaşkanımız hakkında tek kelime etmediğim gibi, en ufak bir imada da bulunmadım. Bunda alınacak, kızıp öfkelenecek hiçbir şey yok! Öyle olsa konuklar dakikalarca alkışlar mıydı? Ayrıca ben bu yemin taklidini en az 30 yıldır...”

Öfkeli kişi sözünü bitirmesini beklemeden suratının tam ortasına yumruğu yapıştırıyor!..

Hiç ummadığı bir anda yumruğu yiyen şovmen, burnundan kanlar fışkırarak yere yuvarlanıyor!..

Saldırgan ise hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gidiyor!..

Giderken de bağırıyor:

“Bu sana ders olsun, bir daha da Cumhurbaşkanımıza sataşmazsın!..”

★★★

Gürültüyü duyan garsonların yardımıyla yerden kaldırılıp, ağzı burnu yıkanıyor ve bir taksiyle evine gönderiliyor.

Eve geldiğinde kapıyı açan kızı, babasını kanlar içinde görünce çığlığı atıyor!

“Ne oldun baba, trafik kazası mı geçirdin?..”

80’e merdiven dayayan şovmen, gözyaşları arasında “Keşke öyle olsaydı kızım” diyor. “Keşke trafik kazası geçirmiş olsaydım!.. Ama baban, 30 yıldır yaptığı taklidi yanlış yorumlayan hoşgörüsüz biri tarafından bu hale getirildi!.. Üstelik garsonların söylediğine göre de saldırgan avukatmış!..”

Kızı “Şikayetçi olalım, hakkımızı arayalım baba” deyince de acı acı gülüyor.

“Hayır kızım, hakkımızı aramayalım! Bakarsın onu haklı bulurlar! Hatta beni bu halimle cezaevine bile gönderebilirler! Onun yerine ben bu işi bırakayım!..”

Ve o anda, 65 yıldır alkışlanarak yaptığı mesleğine veda ediyor!..

★★★

Anlattıklarımı dikkatle dinleyen genç mizahçı kardeşim; “Kutuplaşmanın ülkemiz insanlarını getirdiği hoşgörüsüzlüğe bakar mısınız? Demek ki ben, seçimlere kadar sahneye çıkmama kararı almakla çok iyi yapmışım!” dedi.