Bir savaştan diğerine koşmalar, ölümden dönüşler, hastalıklar 27 koca sene. Bitti mi? Savaşların en zorlusu başladı. Göğüs göğüse çarpışmalar bu kez içerdeki cahillikle. Amaç? Hasta adamdan, kendi kendini yöneten ulus yaratmak. Etti mi sana 15 sene daha.

Çoğu sevdiklerinden uzak, yetersiz beslenme, keyiften değil sıkıntıdan çokça sigara, uykusuzluk, rutubet, çöl sıcağı, yağmur, çamur, kar, fırtına, ihanetler... Akla gelebilecek her türlü savaşla geçen 42 sene.

Sonra, tıpkı cömertçe ömrünü verdiği gibi malı mülkü ne varsa yine millete bırakıp göçüp gitti Mustafa Kemal Atatürk!

Hayatta tek tercihi vardı... Özgür, aklını ve bilimi kullanarak tercihler yapabilenlerden oluşan aydınlık bir Türkiye.

Tercih...

İnsanlık için önemli bir kavram.

Her yıl üniversite tercihi yapan 3 milyon gencimiz mesela, tercihleri sadece kendi geleceklerini mi ilgilendiriyor?

Türkçe karşılığı yeğleme olan tercih, iki şey arasında seçim yapmak anlamında kullanılan bir kelime... Tercih denince akla gelen ilk isim ise, İslam dünyasının düşünürlerini de etkileyen Aristo. Düşünceleri ekonomiden siyasete, psikolojiden felsefeye bugün bile geçerli.

Aristo, “Ahlaki eylemin belirleyici unsuru olan seçim ve tercihi arzu, istek ve kanı ile karıştırmayın; arzu ya da tutku değildir. Çünkü bunlar hayvanlarda da var ama onlar tercih yapamaz” diyor!

Ona göre tercih, kendi elimizde olan enine boyuna düşünülmüş güçlü bir irade, ahlaki ve erdemli tercih yapmak bir yetenek, karakter ise kendi tercihlerimizle oluşan, yapıp ettiklerimizle pekişen bir erdem.

Büyük düşünür çağlar öncesinden seslenerek ev yapa yapa mimar, adil eylemler yapa yapa adil oluruz der.

Örneğin, hasta olmamayı isteriz ama bunu tercih edemeyiz... İsteme amaçla ilgiliyken, tercih bizi amaca götüren yolla ilgilidir. Misal düzenli yaşamayı, dengeli beslenmeyi, spor yapmayı tercih etmek hasta olmamızı önler!

İşin özü, insanın eyleme geçmesidir tercih.

Eylemlerimizi isteyerek ve istemeyerek yapılan diye ikiye ayıran Aristo, istemeyerek yapılan eylemleri de zorla ve bilgisizlikten yapılanlar diye ayırmış... Bilgisizlik kaynaklı tercihlere ise istemeden yapılan ve isteyerek yapılmayan demiş!

İkiye ayırıp duruyorsun da, doğru tercihi kim nasıl yapar o zaman diye soranlara tarihi bir yanıt vermiş: Doğru tercihi ancak aklı başında insan yapabilir!

Aristo zurnanın zırt dediği yeri ise şöyle izah etmiş...

İstemeyerek yapılan bir eylemden sonra genellikle pişmanlık duyarken, ölçüp biçerek ve isteyerek yapılmayan eylem tercihlerinden sonra asla pişmanlık duymaz insanlar!

Yazının bu bölümü son Türk bilgemizin dediği gibi, entel dantel mi oldu acaba?

Sözcü okurlarının birikim ve algılarını bildiğim için sanmam...

***

Evet, ister bize 100 yıldır doğru tercihin yolunu gösteren Mustafa Kemal Atatürk’ün, ister Aristo’nun, ister kendi yapıp ettiklerimizden ya da ‘bizden sonrası tufan’ diyenlerin penceresinden bakalım; bugün geleceğimiz için çok önemli bir tercih yapacağız.

Oy verelim! Kendimiz için, çocuklarımız, torunlarımız, güzel yurdumuz için en doğru tercihi yapalım...

“Yaşamının tüm akışını değiştirecek yanlış tercihler yapan, sonra da bu tercihlerle hesaplaşmaktan kaçanların” acınası öykülerini anlatan Mario Levi’nin Yanlış Tercihler Mahallesi romanındaki gibi tercihlerinden ötürü bin pişman mahalle sakinlerinden olmayalım!